Kitap Tanıtımı |
İlkin bir kültürünüz olsun, felsefenin ne istediğini, neler yapabileceğini, ancak ondan sonra öğrenirsiniz.
Yunanlılar, yalnız insanlarla tanrıların gerçekliğine inandıkça ve bütün tabiatı, bu Tanrı insanların yabancı kıyafetlere bürünmüş maskeli şekilleri ve şekil değiştirmeleri (metamorfozları) olarak gördükçe, gerçekçiliğin her türlüsünün tam karşıtı olarak kalmışlardır.
Onlar için insan, şeylerin hakikati ve çekirdeği idi; bunun ötesinde her şey görünüş, aldatıcı oyun idi.
Felsefe yapmaya ne zaman başlamak gerektiğine dair onlar bize, hiçbir milletin başaramadığı açıklıkta bir ders vermektedirler.
Felsefeye; onu üzüntüden çıkarmak isteyen bazılarının herhalde düşündükleri gibi, kederde değil, saadette, olgun erkeklikte, kahraman ve muzaffer erkeklik çağının ateşli neşesi içinde başlamak gerek. Yunanlıların bu çağda felsefe ile meşgul olmaya başlamış olmaları, bize Yunanlıların kendileri kadar felsefenin de ne olduğunu ve ne olması gerektiğini öğretmektedir.
İnsanlık, gerçeğin savaş türküsünü, felsefede kahramanlığın ezgisini cesaret ve hürriyetle okuyan iyi kitabı çok nadir meydana getiriyor.
Bir mercekle iğne deliğini bulan sanatçıya, elde etmiş olduğu ustalığı göstermek için bir kürek dolusu mercek yetmez mi? |