Kitap Tanıtımı |
"Louise sıcak öğle sonlarında, loş yatak odasına geçer, kocasının yanına uzanırdı. Uyku ile uyanıklık, geçmişle bugün arasında salınırdı bilinci. Şevket´e sevdalanışı, yeni ülkeye yolculuk, mis kokulu hoşgeldin kahvesiyle dostluğunu sunan Pakize Hanım. Bozulmamış bir öz vardı mahallede. Bir tür masumiyet dayanışması. Louise bu özü sevmişti, Şevket´i sevdiği kadar, sonraları belki daha bile çok. Sağlamdı yayla havası, güvenilir; nemli havalar gibi oynak değil. Mis kokulu, ışıklı, genişleyen -durmaksızın hafifleyerek genişleyen- masmavi hava mıydı yaraları sağaltan, kaygıları, hüzünleri, kinleri buharlaştıran?.. Değip geçiyordu, dokunup kaçıyordu yaşantılar; bol güneşin altında uçuşuveren kokular gibi."
Erendiz Atasü, bir imgeler evrenine çağırıyor okurunu. Okuru kavrayan, içine alan bir uyumla hayalle gerçeği, yaşanmışlıkla yaşanabilirliği, geçmişle bugünü ustaca harmanlıyor. Tatlı bir hüzün, öykülerin içinden akıp giderken, siyasal çağrışımlar, sanat ve aşk, anlatılanların dokusuna karışıyor. Atasü, gerçekliğin tek yüzü olmadığının altını çizerken, okuru, öykü kişilerinin beynine ve ruhuna sokuyor. |