Kitap Tanıtımı |
Türkiye Ekonomisi kitabı on dördüncü baskıya gidiyor. Kitabın ilk baskısından bugüne çeyrek yüz yıl geçti. Türkiye ve dünya yirmi beş yılda çok değişti. Bu gün günlük hayatta kullandığımız birçok cihaz ya yoktu veya yaygın kullanımda değildi. Kitabın ilk baskısını daktilo makinasında eşim yazmıştı. Düzeltmeler kes yapıştır yöntemi ile yapılmıştı. Kitabın yazarı akademik kariyerinin ilk on yılını henüz doldurmuştu. Akademisyenin kariyeri ancak ölünce sonlanır; fakat akademisyen için de resmi olarak emeklilik vardır ve yazar şu anda taze emeklidir.
Yirmi beş yılda Türkiye Ekonomisi de çok yol aldı, çok değişti, gelişti. Kitabın ilk baskıları ile son baskılarını karşılaştırdığımda tarihçe olan kısımlar dışında içeriğin tamamen değiştiğini görüyorum. İtiraf etmeliyim ki kitabı yenilemek kolay olmadı, belki yenisini yazmak daha kolay olabilirdi.
Her yeni baskıda kitabı dikkatli bir şekilde gözden geçirdim. Her defasında dönemin ve günün gerçeklerinden hareketle kitaba eklemeler, çıkarmalar yaptım. Doğal olarak eski baskıları tümüyle geçersiz kılmamaya özen gösterdim. On dördüncü baskıda yenileme işi daha ileri boyutlara ulaştı. Önceki baskılarda yer alan Birinci Bölümü, Cumhuriyetin Osmanlı Devletinden Devraldığı Ekonomik Miras konusunu çıkardım ve yerine Türkiye Ekonomisine Panoramik Bakış başlığı altında ekonominin fotoğrafını veren bir bölüm koymayı tercih ettim. Burada Türkiye Ekonomisinin temel konularını ana hatları ile açıklamaya çalıştım.
Kitabın dokuzuncu baskısı yapılırken dünya küresel kriz ile cebelleşmeye başlamıştı. Bazı ülkeler krizden ağır biçimde etkilenirken Türkiyenin etkilenmeyeceği veya az etkileneceği tartışmaları sürüyordu. Türkiye Küresel Krizden etkilendi, görece az etkilendi, denilebilir. Fakat temel makroekonomik göstergelere bakarsak Küresel Finansal Krizin Türkiyeye dört yıl kaybettirdiğini de söylemek mümkün. Ekonomik konularda değerlendirme yaparken herkesten aynı yerden bakması, aynı değerlendirmeyi yapması beklenemez. Ancak objektif olmak, bardağın dolu tarafını da boş tarafını da görmek ve asıl önemlisi bilimsel etik kurallarından ayrılmamak gerekir. Küresel Kriz Türkiyeyi maalesef etkile-di. Nitekim Türkiye 2008 sonunda ulaştığı GSYH düzeyini, dış ticaret hacmini ve kişi başına geliri ancak 2012de tekrar yakalayabildi. Küresel finansal kriz sonlanmadan Avrupa Borç Krizi etkisini ciddi olarak hissettirmeye başladı. Türkiyenin, orta gelir düzeyinde, sanayileşen, enerji ürünleri, yatırım ve ara malları ithalatına ileri derecede bağımlı; tasarruf açığı veren bir ekonomi olarak küresel konjonktürden etkilenmemesi söz konusu olamazdı. Önemli olan ekonominin iyi yönetilmesi, ekonomi politikası kararlarının disiplini bırakmadan vaktinde alınması ve küresel akıntıya kapılmadan krizin en az hasarla atlatılmasıdır. Kitabın birinci bölümünde değinilen konular Türkiye ekonomisinin kırılgan bir yapıya sahip olduğunu gösteriyor.
Bu kitapta yakın geçmişte ve içinde bulunulan dönemde elde bulunan veriler kullanılarak olaylar, gelişmeler yorumlanmış, analiz edilmiştir. Gelecek konusunda bir dizi öncü göstergelerden faydalanılarak öngörülerde bulunulabilir. Fakat yakın geçmişte yaşanılanlar, kahinlik konusunda usta oldukları kabul edilenlerin bile yanıldıklarını göstermektedir. Bu nedenle gelecekle ilgili öngörüler konusunda çekingen davranmayı tercih ettim.
Kitabın yeni baskısında birinci bölüm yeni eklendi. Doksan yıl sonra hâlâ Osmanlıdan devralınan ekonomik ve sosyal mirasın fakirliğini tartışmak yerine Yirmi birinci yüzyılda karşı karşıya olduğumuz temel sorunları tanımanın yararlı olacağını düşündüm. İkinci bölümden itibaren sekizinci bölüme kadar olan tarihçe denilebilecek kısımda, ekonominin seksen yılda geçirdiği aşamalar; dönemlerin öne çıkan sorunları, kurumsal ve yasal düzenlemeler, politikalar ve ekonomik ve sosyal gelişme performansı gözden geçirilmiştir. Dokuzuncu bölümden itibaren ekonominin işleyişi, performansı ve temel sorunları ekonomik sektörler bağlamında kategorize edilerek incelenmeye çalışılmıştır. Kitabın dokuzuncu bölümden itibaren yeni gelişmeler ve veriler ışığında yenilendiğini söyleyebilirim. Türkiye ekonomisinin analizi, ekonomide yaşanan değişimlerin ve gelişmelerin ekonomi teorilerinde ortaya konulan ilkeler doğrultusunda nesnel sayısal veriler üzerinden değerlendirilmesine; önceki dönemlerin ve başka ülkelerin performans göstergeleri ile kıyaslanmasına ve yorumlanmasına dayanmaktadır. Bu bakımdan çok sayıda sayısal veri kullanmak kaçınılmaz olmaktadır. Sayısal verileri yenilenen tablolarda vermeye çalıştım. Amaç Türkiye ekonomisinin yakın geçmişine ait verileri kullanarak değerlendirme yapmak ve sonuç çıkarmaktır. Bu nedenle veriler oran olarak, dönem ortalamalar olarak kullanılmış ve türdeşleştirilerek konu ile ilgili genel eğilim ortaya konulmak istenmiştir.
"Önsöz'den" |