Kitap Tanıtımı |
İnsanlık tarihindeki ilk büyük uygarlıkların geliştiği Anadolu, Doğu Akdeniz, Mısır ve Ege dünyası, MÖ 13. yüzyıla gelindiğinde ihtişamlarının doruğundaydılar. Yüce krallar ile firavunların idaresinde emsali görülmemiş bir barış ve refah dönemi yaşanıyordu. Dur durak bilmeden inşa edilen anıtsal yapılar, saraylar ve tapınaklar ile tarihin ilk küresel ekonomik sistemi içinde el değiştiren kıymetli sanat eserleri ve lüks ürünler de bu döneme tanıklık ediyordu. Sonra bir anda bir şeyler oldu: MÖ 1200 civarında Yunanistan'daki Mykenai gibi büyük saray devletleri; Anadolu'daki Hitit başkenti Hattuşa, Troya, Alacahöyük ve diğer birçok yerleşim; Doğu Akdeniz'de ise büyük ticaret merkezi Ugarit gibi şehirler nedeni hâlâ tartışma konusu olan korkunç bir felaket yaşadılar. Birçoğu yerle bir edildi, yakılıp yıkıldı ve ardından ya unutuldular ya da geçmişlerinin bir gölgesi haline düşerek varlıklarını sürdürdüler. Antik Ortadoğu'nun egemen gücü Mısır Krallığı ise yok olmanın eşiğinden döndü. Felaket'ten sonra Yunanistan, Anadolu ve Doğu Akdeniz'in toparlanması için yüzyıllar geçmesi gerekecekti. Nedenleri tarihçiler arasında bitmek bilmeyen tartışmalara konu olan bu Felaket neticesi Tunç Çağı sona ererken kimileri binlerce yıl geçmişe uzanan uygarlıklar tam anlamıyla yok oldular ve yerlerini kendilerinden pek az bir miras alan yeni bir çağa, yani Demir Çağı'na ve uygarlıklara bıraktılar. |