Kitap Tanıtımı |
İnsan: varlıkla yokluk, madde ile mana arasında pek çok değeri özünde barındırır...
İnsan: sayısız dayatmaların esiri olmuş, neyi kaybettiğini bile fark edemeyecek kadar çaresiz...
Kalabalıklar içinde dostsuz, doğru bir amaca kendini adayamayacak kadar bencil...
Oysa:
İnsan dediğin dosttur:
İnsan dediğin
idraktir:
İnsan dediğin adanmaktır:
İnsan dediğin paylaşmaktır...
Bugün neden anlamını dahi bilemediğimiz kelimelerle; sahte, sentetik, sığ, alengirli, cafcaflı, tüketime dâvet eden, riyâkâr, konformist, hâz yumağına sarmallanmış, kültürel kodlarımıza yabancı olan derinliksiz ve niteliksiz kişisel gelişim enstrümanlarıyla öz benliğimizi inşâ etmeye çalışıyoruz?
Birey olarak âit olduğumuz sosyal dokumuz, ideallerimiz, geleneksel anlam sağlayıcılarımız ve kiplerimiz, sohbet kültürümüz; Yunus, Mevlânâ, Hacı Bektâş ve Hacı Bayrâm gibi mânevî önderlerimiz, âilevi bağlarımız, eski zamânları anlatan tonton yaşlı ninelerimiz, köydeki hayatımızı renklendiren ve her şeyi ulu orta söyleyen meczûb delilerimiz, her biri bir klasik roman derînliğindeki türkülerimiz, bizi başka âlemlere çekip götüren ebrûlarımız, her biri başlı başına müzikal bir kabâre olan düğünlerimiz, ciğer yakan ağıtlarımız, yüce bildiğimiz şehitlerimiz ve erenlerimiz ve baharleyin çaput bağladığımız söğüt ağaçlarımız; hepsi bu kitapta. |