Kitap Tanıtımı |
TÛBA KOKUSU HZ.FATIMA & İLHAM-I AŞK HZ.ALİ
Sosyolog ve araştırmacı yazar Habib Mert'in kaleminden muhteşem tarihsel iki aşk romanı yani Hz.Ali ile Hz.Fatıma'nın hayatı tarihsel olarak siz Ehl-i Beyt aşıklarına sunulmuştur.
TÛBA KOKUSU HZ.FATIMA
Fatıma, vahyin evinde kâinatın en hayırlı babasının ve en hayırlı annesinin kollarında, vahyin sunağından beslenerek, dört bir yana cennetten kokular sürerek gonca bir gül zarafetiyle büyüyordu. O büyüdükçe, İslam Dini'nin müşriklerin kalbinde yarattığı korku da büyüyordu. O büyüdükçe, Mekke'nin buruk haletindeki gurur da büyüyordu. O kutsal şehrin tenhalarında Fatıma konuşuluyordu. Fatıma'nın doğumu, doğumuyla birlikte vahyin evinde yaşanan sevinç ve Allah Resulü'nün biricik kızına gösterdiği benzersiz ihtiram konuşuluyordu.
Gıptayla bakışın adıydı Fatıma. Gönülden gönüle hasretin tadıydı Fatıma. Doğar doğmaz çölün ateşten kucağına bırakılmış kız çocuklarının babalarına intizarıydı Fatıma.
Mekke'nin mahzun kadınlarının umuduydu. Nefretle söndürülmüş kalplerin aşka uyanış vaktiydi Fatıma.
İLHAM-I AŞK İMAM ALİ
Yüceler yücesi Allah, Fatıma ve yeni doğmuş oğlunu tam üç gün boyunca, en yüce şerefle emzirmişti Kâbe'nin kollarında. Fatıma, dördüncü gün, Kâbe'nin önünde bekleşen kalabalığın şaşkın bakışları arasında, kucağında yeni doğmuş oğluyla o mukaddes evden çıktı. Tarihin aşina olduğu bir an, yeniden sahneleniyordu sanki farklı bir coğrafyanın farklı bir baharında. Hz. Meryem'in, oğlu İsa ile İsrailoğulları karşısındaki silueti, tekrar canlanmıştı Fatıma'nın Kâbe'den çıkışında. Aynı hayret yüklü bakışlar, şimdi de Fatıma ve kollarında onurla taşıdığı oğlunun üzerinde geziniyordu.
Fatıma, yaşadıklarının manevi doygunluğuyla başını kaldırdı ve mukaddes bir davetle, evinin kapısını kendisine açan ve o ana kadar hissetmediği bir şerefle kendisine ikramda bulunan Rabbinin katına dikti gözlerini. Dile gelmemiş cümlelerle şükrünü arz etti o yüce dergâha. Daha sonra hayran bir gönülle seyretti, beyaz bir kundağın içinde kollarında gülümseyen güneşin göz kamaştıran simasını. Kendisini, karanlık bir gecenin eteklerine yansıyan taptaze bir şafak gibi hissetti. Kundağında gülümseyen oğlunu ise o taptaze şafağa ışık tutan ve karanlıkları parçalayan, bütün kâinatı bir rahmet terennümüyle saran güneş. |