Kitap Tanıtımı |
Tahta taburelerden birinin üzerinde oturur, onun geçmesi
ni beklerdi Erol. Karşıdan gelirdi, tıkır tıkır, tıpış tıpış, öyle
hanım hanımcık...
Dudakları alev alev yanaraktan, iri ela gözlerinin etrafinda
kara sürmesiyle ayak uçlarına bakaraktan gelir, Erol'un
önünden geçerdi... Rüzgârından savrulurdu Erol, koku
sundan vurgun yemiş balıkçı gibi yamulurdu bir yana.
Koca göbekli Aşçı Himmet'in, kasığını kaşıya kaşıya kızın
ardından bakıp da,
"Ha buna bi gaysam da, Allah sabah ezatuyla canımı alsa daa!"
demesi yok muydu, öfkesinden dudaldarmı kemirtiyordu
Erol'a.
Derenin kıyısında bir alay köpek, biricik peşindeydi. Boz olanı, kancığı kapamış, durup dirılenip iş görüyordu. Diğer köpeklerse çaresiz, boz köpeğin madasuun geçmesini bekle¬yecekti. Eee böyleydi bu işler, güçsüz olanlar güçlü olanın madasırun geçmesini beldeyecekti. Oysa güçsüz olanlar bir araya gelseler, güçlerini birleştirseler, ondan sonra ha bu boz köpeğin hakkından bir tamam gelseler, sonra da kancığa adama işini sıraya dökseler, bu sayede herkes sebeplense... İt işte, ha bu kadarcık şeyi akıl edemedikleri için it olarak kalmışlardı daa! Bok yiyen it olaraktan nam yapmışlardı... |