Kitap Tanıtımı |
Necmettin kadına yaklaşıp elini uzattı;
"Gel haydi... Gidelim..."
Askerlerin elinden kurtulan kadın, koşup yanımıza sığındı; köylüler hep bir ağızdan gülüştüler.
"Susun!" diye bağırdı komutan. Sesler birden kesildi.
"Getirin şu kadını! ..."
Altı asker birden gitti. Kadını, ayaklarını yerden keserek taşıdılar. Kadın küfürler savuruyordu. Subay, yaşlı kadının elini tutup, Necmettin´e uzattı;
"Sıkı tut da kaçmasın."
Yaşlı kadın yine kaçtı; köylüler yine güldüler. Askerler onu döverek geri getirdiler; sağ bileğine geçirdikleri kelepçeyle Necmettin´e bağladılar. Yaşlı kadın Necmettin´in ardı sıra sürüklenip gitti...
... Karanlık çökmek üzereyken köye ulaştık. Köylüler, köyün girişinde bizi bekliyorlardı. Köylerde, günlerdir sürgünler konuşulurmuş; bütün gözler üzerimdeydi. Köye, çevremdeki insanlarla birlikte girdik; hakkımda bir şeyler söyleyip duruyorlardı;
"Ne kadar da genç..."
"Sürgün diye diye nasıl korkuttular bizi."
"Nasıl da perişan..."
"Hiç konuşmadı."
"Dilimizi bilmiyormuş ki."
(Kitabın İçinden) |