Kitap Tanıtımı |
Temmuzun ilk günlerinde heyecan doruktaydı. Muhtarın çağırdığı davul erkenden gelmişti. Köy meydanında çalıyor genci yaşlısı halay çekiyordu. Arada oyun havası çalınca Çukurova çiftetellisi oynuyorlardı. Köylüler meydanda oynayanların etrafında geniş bir halka yapmışlardı. Kadınlar ise binaların damlarına çıkarak oynayanları seyrediyorlardı.
Saat 9 a doğru yukarı köyden askere gidecek gençleri uğurlamak için kalabalık bir grup davul çala çala yolda göründüler. Davullar sustu. Gelenler karşılandı. Yeniden davullar çaldı. Hep birlikte halaylar çekildi. Daha sonra asker adayları annelerine bacılarına kardeşlerine veda ettiler. Kafile iki davul eşliğinde büyük bir kalabalık şeklinde yola çıktı. Yol üstündeki diğer köyden de asker uğurlaması yapılıyordu. Onlar da kafileye katıldı. Üç davulla büyük bir kalabalık Yeniceye doğru ilerlediler. Yenice güneyi İç Anadolu'ya trenle bağlayan önemli bir tren kavşağıydı.
Büyük bir kalabalık halinde davullar eşliğinde güle oynaya Yenice'ye girdiler. Gelenler sadece kendileri değildi. Her yönden köylerden kalabalıklar Yenice'ye geliyordu. İstasyon meydanına geldikleri zaman gözlerine inanamadılar. Hiç bu kadar kalabalık görmemişlerdi. Şehirde bile bu kadar kalabalık görmemişlerdi. Bayram yerinde bile bu kalabalık birikmezdi.
Kalabalık ne kadar çok olsa da gelenler gruplarını bozmamaya çalışıyordu. Çok beklemediler. Kara trenin düdüğü acı acı öttü. Adanadan gelen tren Yenice istasyonuna girince kalabalıkta bir dalgalanma oldu. Bir anda herkes birbirine sarılmaya başladı. Asker adayları babalarının amcalarının dayılarının arkadaşlarının köylülerinin ellerini yüzlerini öpmeye başladılar. Büyükler de onları öpüyordu. Erkekler ağlamaz demişler ya boşuna demişler. Herkes ağlıyordu. Ama bu bir ağıt ağlaması değildi. Çocukları köylüleri askere gittiği için sevinç gözyaşlarıy dı. Bir şenlik bir düğün alayının gözyaşları gibiydi. |