Kitap Tanıtımı |
Bir yazarın ilk eseri üstüne söz söylemek risklidir. Zafer Köse'nin, Söz istiyorum adlı roman dosyasını okuyunca, ikirciklenmeden bu riski üstlendim.
Öz ve biçim, uyum içinde yürütülmüş. Karakterlerin desenleri iyi çizilmiş; sanki aramızda dolaşıyorlar. Kurgu, bölüm bağlantıları ilmik ilmik işlenmiş.
Özsüz bir yapıt, bir ustanın deyişiyle fütürist bir korkuluktan başka bir şey değildir. Ha meyvesiz ağaç, ha balsız arı ya da üretmeyen yararsız insan örneği. Sözü, Köse'nin yakaladığı sağlam öze getirmek istiyorum:
Deniz Kürşat'ın hayatı, artık bir dizi alışkanlığı yerine getirmekten ibarettir. Her gün aynı pastaneye uğrayıp aynı masada çayını içen, aynı işlerle uğraşan amaçsız, heyecansız biri. Bir gün gördüğü bir gazete haberiyle irkilir. Üniversitede öğrenciyken yaşadıkları gibi yaşamak; hayata müdahale etmeye çalıştıkları, hareketli, coşkulu günlere dönmek ister. Eski arkadaşlarını, eskiden yazdığı yazıları, eski günlüğünü aramaya girişir. Aydınlanma yolunda ve insanları yoksulluktan kurtarmak için yaptıkları planları anımsar. Anılarındaki o planları, o günleri, sonradan yazdığı günlüğünde yeniden yaratır.
Sonunda, geçmişe takılıp kalmanın olumsuzluklarını yaşamak yerine, en iyisi bir yeniye başlamak olduğunu fark eder. İnsan hikâyelerine çarparak yürünen şu köhne dünyanın tozlu yollarında, oysa ne kadar çok yeni vardır...
Güzel yazmak, güzelin peşinden koşmak sadece dünyayı değil, koşanı, yazanı da güzelleştirir.
-Hasan Kıyafet |