Kitap Tanıtımı |
Çıkarın abide Şahsiyetlerimizi, 50'şer yıllık kesitlere oturtun; bakalım her 50 yıla kaç abide şahsiyet, kaç cihangir, dünya örneği kaç insan düşecektir?
Bir de son yüzyılımıza, devletin izmihlal (çökme) dönemine bakın! Ve kafalarınızı çatlatırcasına düşünün: Redd-i miras, bu milletin nelerine mal oldu...
Yabancıları bile dehşete düşüren bu redd-i miras, sadece kişilere münhasır kalsaydı, belki tahribat bu seviyede olmayacaktı. Hazin ki, aşiretten beylik, beylikten devlet çıkaran ve devleti en az 500 sene cihanın üçte birine hâkim kılan temeller de tahrip edildi...
Vesikalar, vakıalar önemsizdi. Nazarlarında tarih, bir ilim değil, bir sanattı. Objektif olunmasının önemi yoktu. "Sadece milli olmalı"ydı. bunu için de "dini" unsurlardan ayıklanması gerekiyordu. Yani geçmiş reddediliyor, yok ediliyor, "yok"un üzerine geleceği inşa etmek gibi imkânsız bir hayalin peşinde koşuluyordu.
Toplumlar bir kere şaşırtıldıktan ve fikrin güdümüne sokulduktan sonra, demek ki kolay toparlanamıyor;kurbanlar verme pahasına, alıştırıldığı yolda yürümeyi sürdürüyor. Tarih de aynı görüşe verilmiş bir başka kurban...
Geçmişi tahlile çalışırken, kahırlanmamak elden gelmiyor. Ancak kahırlanıp kalmak da çare olarak gözükmüyor. Öyleyse çare nedir? Bizce ilk çare, kaybettiğimiz değerleri, kaybettiğimiz yerlerde aramaya başlamaktır. İşte bu sebeple "tahlili tarih"lere ve biyografilere ihtiyaç var. Böylece, kitabın hangi maksatla ve hangi tarz içinde kaleme alındığını da açıklamış oluyoruz...Hatır için tarihi gerçekler değiştirilemez...
"Eğer İslam'ı ihya etmek maksudunuz değilse, benum de nefs-ül emirde saltanata kat'a hevesum yoktur." Yavuz'u okumaya artık hazırız... |