Kitap Tanıtımı |
Her türlü üretimin, her türlü yaratımın durduğu, umutsuz, umarsız bir ülke. Evsiz barksız insanların doluştuğu adsız bir kent. Hırsızlığın suç sayılamayacak kadar yaygınlaştığı, ölümün tek kurtuluş olarak görüldüğü, artık kimsenin çocuk doğurmadığı bir cehennem kent. Çöplerarasında bulduğu eski nesneleri satarak geçinen 19 yaşındaki Anna Blume'un, ağabeyi William'ı ararken onca yoksunluğun ortasında bile dostluğu ve aşkı buluşunun öyküsü. Paul Auster, bu kez, Ay Sarayı'nda, New York Üçlemesi'nde, Şans Müziği'nde, Yanılsamalar Kitabı'nda, Yükseklik Korkusu'nda anlattıklarından çok farklı bir öykü, fütüristik bir karabasan anlatıyor. Son Şeyler Ülkesinde, gerçekten de her şeyin sonu yaşanıyor. Ama Auster'ın benzersiz bir üslupla betimlediği bu ülke, belki de yaşadığımız dünyanın bir gölgesi, bir izdüşümü. Her ülkenin okuru, Son Şeyler Ülkesinde'yi okurken, bu ülkeyi tanıdığı duygusuna kapılabilir. |