Kitap Tanıtımı |
"Ülkemizde pek çok sivil toplum kuruluşu; Vakıf, dernek, sendika, cemiyet ve cemaat var. Bunlardan bir kısmı Türkiye genelinde faaliyet göstermekte, bir kısmı da bölgesel Âlim bir zat ve etrafında onu dinleyen gençler. Her bölgede bir dağ teşekkül etmiş durumda. Ama birbirinden bağımsız, bağlantısız ve habersiz oldukları için bir türlü sıra dağlar oluşturmuyor, potansiyel güç meydana gelmiyor.
Bizim içimizde bir otorite, bir dağ yok. Daha küçük, birbirine bağlı sıradağlar oluşturma çabası içindeyiz. Hiçbir cemiyet ve cemaati kendimize rakip telakki etmiyoruz. Onlar birer ordu, irfan ordusu. Biz ise akıncıyız. Nehre doğru akan bir dere de biz olmak iddiasındayız. Nehre ne kadar çok dereden su giderse, nehir o kadar gür akar; önündeki bütün engelleri yıkar, yutar, yok eder.
Hep koştuk. Düştük, kalktık, yine koştuk. Ömrümüz yarım kalan koşullarla geçti. Çok hata işledik. Bedelini de ağır ödedik. Çok sıkıntı, çile çektik. Bu arada sayısız tecrübe edindik, deneyim sahibi olduk. İstedik ki tecrübelerimizi gençlere aktaralım. Tecrübelerimizden, deneyimlerimizden faydalansın. Onlar da aynı hataları işlemesin; aynı sıkıntıyı, aynı ızdırabı çekmesinler istedik.
İstedik ki gençler tecrübelerimizden faydalansın, daha sıhhatli çalışmalar ortaya koysun, daha başarılı kurumlar oluştursun.
"Gençler bilseler, yaşlılar yapabilselerdi" hikmetli sözünün bir keşke, bir temenni olmaktan çıkmasını, uygulanmasını, kurumlaşmasını istiyoruz
Bir tohum taşı çatlatır, dışarı çıkar. Ama onu yazın sıcağından, kışın soğuğundan, şiddetli rüzgârdan koruyan bir sütre bulunmaz ise kurur gider.
Sen ey! Bu kitabı okuyan kardeşim, ya tohum ol, ya sütre. Ya da kalabalıklar içinde yalnız kalacağın acı günleri bekle." |