Kitap Tanıtımı |
Yaşamım kendime anlattıkça gerçek hale gelecek güzel bir masal. Simone de Beauvoir ilkgençliğinden itibaren kendisini tepeden tırnağa duyuran gerekliliği dile getiriyordu: Varolmak ve yazmak. 1908de doğan Beauvoir, burjuva çevresine rağmen, kendi kuşağından bir kadın için ender rastlanacak türden bir bağımsızlığa kavuşur. Felsefe agregasyonunu almış genç bir kızken, Jean-Paul Sartre ile, ancak filozofun ölümünün noktalayacağı bir hayat arkadaşlığı kurar. Tutku dolu ve sert Beauvoir, bir kadın olarak ve bir yazar olarak ömrünü dizginlenmez bir enerji ve ender bulunur cinsten bir mutluluk içinde geçirir. Dünya çapında, feminizmin kurucu kitabı Le Deuxième Sexe (İkinci Cins) adlı yapıtıyla tanınan Beauvoir hem otobiyografi hem roman türünde üretken bir yazar olmuştur. Jacques Deguy ve Sylvie Le Bon de Beauvoir XX. yüzyılın büyük bir entelektüel şahsiyetinin portresini çiziyor, yazdıklarıyla ve yaptıklarıyla daha çok adalet ve özgürlük için mücadele vermiş bir kadının gücüne duydukları saygıyı dile getiriyor.
Tadımlık
1908de Pariste doğan Simone de Beauvoir anne-babası ve kız kardeşi arasında çok mutlu bir çocukluk geçirir. Yakın dostu Zazayla da özel bir dershanede başarılı bir öğrenciyken orada tanışır. Yeniyetmelik çağında bir günlük tutar; bu günlük, genç kızın bağımsızlık için verdiği zorlu mücadelenin kanıtıdır. 1929da felsefe agregasyon sınavına hazırlanır ve Jean-Paul Sartrela tanışır. İkisinin yaşamları kesin bir biçimde birbirine bağlanır. 1939 Eylülünde savaşın ilan edilmesi Beauvoir ve Sartreın evrenini altüst edecektir. |