Kitap Tanıtımı |
Ben özgürlüğüme sahip çıktım. Yitirmek üzere olduğum ruhumu yeniden kazanmaya ant içtim. İçimde bir çağlayan vardı coşup giden... Bir daha kesinlikle çağlayanımı kurutmayacaktım ve akışını değiştirmeyecektim. İşte bugün ben yeniden doğdum. Denizden esen rüzgâr yüreğimin pasını ne zaman savurduğumu bile unutturdu bana. Bu yürüyen ayaklar benim mi Tanrım, diyordum. Vitrine yansıyan bu gülen yüz ben miyim? Sanki ölümcül bir hastanın yaşama dönüşüydü bu. Ayaklarımdaki bağcıklı ayakkabılarımla mutlu masal kahramanlarından ayrımsız dans ediyordum sokaklarda. Kış geceleri seni koynuma sokardım, üstünü açar da üşürsün diye yaz geceleri yine koynumdaydın çünkü adanın kekik kokan tepelerinden kopup şarabından akıp gelmiştin, en güzel koku sendin biriciğim. Ve biliyor musun, sen benim en anlamlı gizimdin. Her sabah uyandığımda soluğunu duyumsamak, yürek atışını dinlemek, uyurken seni izlemek, sesini duymak yaşamayı tanımlıyordu bana. Eğer aşkı tarif ettirseler seni tarif ederdim.
Bu romanda Şarap Kadın´ın gizemli yaşamı, Şemse Hanım´ın törelere boyun eğişi, gerçek bir anne ve baba sevgisinden yoksun büyüdüğünü düşünen Rüzgâr´ın aşkı sorgulayan ve suçlayan başkaldırısı, töre kurallarının yerine getirilmesinde görev üstlenen Kara adlı köpeğin ilginç serüveni, söylencesel ayrıcalığa sahip bir kentin masalımsı öyküsü, törelerin ve geleneklerin katı kuralları ve kuralların baskısıyla yaşanan acılar, düş kırıklıkları ve umarsızlıklar... Berdelle kimliği küçümsenen ve aşağılanan, kumayla varlığı yok sayılan kadınların yazgısı ve yalnızlığı anlatılmaktadır. Belki bir dilekti, ömrünün son anına kadar, içinin onun ateşiyle yanmasını isteyişi. Şarap Kadın, birbirlerini dağlayıp geçen âşıkların hikâyesi. |