Kitap Tanıtımı |
Marx ve Engels genel bir estetik teorisi ortaya koymadıkları gibi sanat
ve edebiyatın herhangi bir sistematik incelemesine de girişmediler. Bu
konudaki katkıları, çoğunlukla mektuplarında ortaya çıkan düşünceleri,
kanıları ve güncel olaylara değinmelerinden ibaretti. Ancak 19.
yüzyıl toplumu özellikle sanayi devriminin sonuçlarını tüm ağırlığı ve
acımasızlığıyla yaşarken, her ikisi de edebiyatın bütün bu alt üst oluşu
tarihsel olarak nasıl yansıttığını ihmal etmeyecek kadar açık görüşlü
bir edebiyat ve sanat zevkine sahiptiler. Sanat ve edebiyat yapıtlarına
dair değerlendirmelerinde kendilerinden sonrakilerin kimi zaman
muhafazakâr sayılabilecek şematizmine nazaran Marx ve Engels daha
çekincesiz, nüktedan ve muzipçe davranmaktan çekinmediler; eleştiriyi
ihmal etmeden sanat ve edebiyattan katıksız bir zevk almaktan kendilerini
mahrum bırakmadılar. Bu nedenle Sanat ve Edebiyat Üzerine kendisini de
zevkle okutan önemli bir eser.
?[Marx] edebî yargılarında bütün politik ve toplumsal önyargılardan
uzaktı. Shakespeare'i ve Walter Scott'u çok sevmesi de bunu gösterir.
Ama, çoğu kere politik kaygısızlıklarla hatta uşaklıkla yan yana giden
?sanat için sanat'ın ?katıksız estetikçilik' fikrine kapılmadı. Bu bakımdan
da aklı, hiçbir kalıplaşmış formülle ölçülemeycek kadar bağımsız ve
diriydi. Aynı zamanda okuduğu şeyleri seçmekte hiç titiz değildi ve
bilimsel estetleri dehşete düşürecek şeyleri okumaktan kaçınmazdı. (...)
Cervantes, Balzac ve Fielding'den Paul de Kock'a ve vicdanında Monte
Kristo Kontu'nu taşıyan baba Dumas'ya da inerdi."
Franz Mehring |