Kitap Tanıtımı |
Özel bir ses olarak algıladığım radyoyu, teknik özellikleri ve tarihçesinden öte farklı bir bakış açısıyla sunmaya çalışmak benim için her zaman kayda değer bir çaba olmuştur. Buna, bir bakıma, bir ses olarak radyonun ve genel olarak da radyoculuğun felsefesini yapmak da denebilir. En azından yıllardır içinde bulunduğum ve yaptığım işi açıklamanın önemli olduğunu düşünüyorum. Neyi, neden yaptığımızı sorgulama gereği bile hissetmediğimiz neredeyse tamamen felsefesinden arındırılmış bir hayatı yaşarken, hiç olmazsa bizler gibi, kitlelere ulaşma imkânı bulunan insanların ulaşma biçimlerini açıklayabilmeleri önemli ve gereklidir. Neyi neden yaptığımızı, neyle uğraştığımızı kendimize ve yakın çevremize sağlıklı ve anlamlı bir şekilde açıklayamazsak mutlu olamayacağımızı sanıyorum. Bu kitap öncelikle radyocular, daha sonra da dinleyiciler açısından bu kaygılarla kaleme alınmıştır.
-Şenol Göka-
Giderek görselleşen, görselleştikçe de hayatı örseleyen, acımasız, sadece rekabete yönelik ve sadece kâr amaçlı düşünen kuruluşların var olduğu bir dünyada duyulması istenen ses, ancak insanî bir sestir. İnsanî olan bir ses, bu kitapta radyo'dur. Bizleri bu çalışmayla çocukluğumuzun büyülü dünyalarında yer almış radyo gerçekliğine götüren ve hayal edebilmenin bir kuşak için ne denli önemli olduğu düşüncesini yeniden hatırlatan arkadaşlara teşekkürler. Belki bunlardan daha da önemlisi, Göka, Türkmen ve Yörümez'in bir hayat metaforuyla radyoyu insanî olan unsurlarla yorumlamaları ve insanî olana yapmış oldukları vurguyu okuyucularıyla paylaşmaları....
-Edibe Sözen- |