Kitap Tanıtımı |
Eleştirmenlerin ve okurların oybirliğiyle "Amerika'nın yaşayan en büyük şairi" kabul ettikleri John Ashbery (1927), şiirleriyle Amerika'nın belli başlı ödüllerini kazandığı gibi, sanat eleştirileriyle de haklı bir ün sahibi. Geçtiğimiz yıl Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık'ın konuğu olarak İstanbula gelen John Ashbery 12 Haziran günü düzenlenen bir şiir akşamında şiirseverlerle birlikte olmuştu. Elinizdeki kitapta, Ashbery'nin en tanınmış kitabı Self-Portrait in a Convex Mirror'da (Dışbükey Bir Aynada Otopotre) yer alan bütün şiirleri, sanat yazıları, romanından bir bölüm ve ülkemizde bulunduğu sırada çekilen fotoğrafları yer alıyor. John Ashbery / Profil, John Ashbery'yi tanımak için bir ilk adım.
Tadımlık
John Ashbery Üstüne Kısa Eleştiri
Güven Turan
John Ashberynin şiirleriyle ilkin ne zaman karşılaştım, anımsamıyorum şimdi. 1960ların başı olmalı. 1964 güzü öncesi... Büyük bir olasılıkla. Amerikan Kütüphanesinden getirttiğim şiir dergilerinden birinde görmüş olmalıyım. O zamanlar daha çok büyük Modernistlerle Beat şairler çekiyordu ilgimi, daha doğrusu, antolojilerde gördüğüm şairler. 1960lı yılların sonlarına doğru daha sık karşılaşır olmuştum Ashberynin şiirleriyle, ne var ki, bir türlü sıkı, sıcak bir ilişki kuramamıştım bu gördüğüm şiirle. 1975te Amerikada ne kadar önemli ödül varsa toplayan Self-Portrait in a Convex Mirror da (Dışbükey Bir Aynada Otoportre) katamamıştı beni Ashbery hayranları arasına. İki kitabı dışında bende hiçbir kitabının olmayışı da bir belirtisi sanırım Ashbery ile olan ilişkimin. Ne var ki Ashberynin şiirlerini izledim hep, kitaplarını kütüphanelerden alıp okuyarak. Şiir serüveni, beni gerçekten çok ilgilendirdi. Azımsanacak bir serüven de değildi hani, Ashbery benim gözde şairlerimden biri olsa da olmasa da. Bu serüvene bir göz atmakta, hem eleştirmenlerin hem akademisyenlerin (bu iki kesim kolay kolay uzlaşamaz Amerikada) hemen hemen oybirliği ile Amerikanın yaşayan en büyük şairi seçtiği bu şairi tanımakta yarar var.
John Ashbery, 1927 yılında Rochester, New Yorkta doğmuş. Üniversite öğrenimini Harvardda tamamlamış, Columbiada master derecesi almış. Gerçi bibliografyasında başka kitap adları var ama, Ashbery Seçme Şiirlerini topladığı kitabına 1956da, o dönem genç şairler arasında gizli bir yarışma konusu olan, Yale, Younger Poets dizisinden çıkan Some Treesden (Bazı Ağaçlar)seçmelerle başladığı için, ilk şiir kitabının da bu olduğunu belirtebiliriz. Bu kitabındaki şiirlerde belirgin bir Wallace Stevens havasıyla Auden humoru bir arada gözlemlenir. Örneğin:
Denizle yapılar arasında oturup
Tadını çıkartırdı denizin portresini yapmanın.
Çocukların düşlemesi gibi duaların sadece
Sessizlik olduğunu, beklerdi konusu
Koştursun kumsal boyu, ve, kapıp bir fırça,
İşlesin kendi portresini tuvalin üzerine.
Ashberynin her iki şairle ilintisi, etkileşim düzeyi, kendi özgün şiiri içinde erise de, daha sonraki şiirlerinde de gözlemlenebilir. Gene de Ashberynin şiirindeki büyük değişim, onun Fransaya gitmesiyle sıçrama yapar. 1955ten 1966ya kadar sürer Ashberynin Paris serüveni, kısa bir ara dışında. Pariste bulunduğu yıllarda ünlü Herald Tribune gazetesine sanat eleştirileri yaparak sağlar geçimini. Ashberynin şairlik serüveninde Pariste oturması sadece bir coğrafya ile sınırlı kalmadığı gibi, sanat eleştirmenliği de yaşamını sürdürmek için para kazanmakla da sınırlanamaz. Doğrudan şiirini etkiler bu iki nokta. Daha yakından inceleme olanağı bulduğu Raymond Roussel, Pierre Reverdy, Max Jacob gibi şairlerin etkisiyle, şiiri köklü bir değişim geçirir. 1962de çıkan The Tennis Court Oath (Tenis Kortu Yemini; bu ad, Fransız İhtilalindeki bir olaya gönderme yapar) ortalığı karıştırır bir anda. Önceki şiirleri Stevensin etkisiyle formal bir bütünlük taşırken, bu kitabındaki şiirler rastgele izlenimi taşıyan, parçalanmış bir dille kurulmuştur. Bu kitabındaki şiirlerde cut-up (kes-yapıştır) tekniği kullanmaya başlar. Hele Europe (Avrupa) şiirinde bu tekniği en uca iter Ashbery. İlginçtir, seçme şiirlerine almaz bu şiirini. Gene de şu dizeler bile Ashberynin yaklaşımını göstermektedir:
O öldü. Yeşil ve sarı mendiller örtüyor üstünü.
Belki de hiç çürümeyecek, bakıyorum da
Giysilerim kuru. Gideceğim
Çıplak bir kız geçiyor caddeyi.
Ya da Our Youth (Gençliğimiz) şiirinin girişindeki gibi:
Tuğlalardan yapılmıştır... Kim yapmış? Çılgın bir balon gibi
Aşk yaslayınca üzerimize
Gecesini... Kadifemsi kaldırım yapışıyor ayaklarımıza.
Ölü köpek yavruları yeniden döndürür bizi aşka.
Ashberynin destekçileri dahil, herkes müthiş karşı çıkar bu şiirlere... Harold Bloom gibi Ashbery üzerine olumlu yazılar yazmış bir akademisyen eleştirmen bile ürkütücü bir facia demekten alamaz kendini The Tennis Court Oath için. Ashbery ne yaptığının son derece bilincindedir. (Reverdy sevenler de fazla şaşırtıcı bulmamıştır eminim; seslerini çıkartamamışlardır, çünkü Amerikan edebiyat ortamı hele o tarihlerde pek hoşlanmazdı yabancı adlardan. İngilizlerden bile.) Şiirin nasıl işlediğini anlamak için parçaladım onu der Ashbery. Bu tavır, o zaman adı konulmamıştı ama, şiirde postmodernist yaklaşımın temelini atan bir girişimdi.
John Ashbery, 1966da yayınladığı Rivers and Mountainsda (Irmaklar ve Dağlar)şiiri tekrar bir araya getirir. Örneğin If The Birds Knew (Kuşlar Bilseydi) şiirinde form yeniden egemenlik kurmaya başlamıştır. Belki de Stevens ile Roussel, Reverdy, Jacob karma aşısı tutmuştur:
Bu yıl daha iyi.
Ve üzerlerindeki giysiler
Gri ayıklanmamış göğünde dünyamızın
Olanak yok değişime
Çünkü burada bütün gerçek kırpıntılar.
Bu yüzden mutluyum sisin
Beni sana götürmesinden
1970de The Double Dream of Spring (İlkyazın Çifte Düşü) çıkar. Kitap adını Giorgio de Chiriconun bir resminden almaktadır. Sanat eleştirmenliğiyle geçimini sürdüren Ashbery için sanat, şiirinin temel besinlerindendir görüldüğü gibi. Ashberynin Giorgio de Chiricoya sadece bir sanat eleştirmeni olarak, bir görsel beğeni açısından eğildiği de söylenemez. Ashbery, 1982de kendisiyle yapılan bir söyleşide Geçmişin ya da şimdinin şiiri sizi nasıl etkili |