Kitap Tanıtımı |
Çok uzun zamanlar önce, çok uzak bir diyarda şirin mi şirin bir ülke vardı. Bir tarafı masmavi deniz, diğer tarafı zümrüt gibi yemyeşil ormanlarla çevrili bu ülkede cüceler ve insanlar huzur ve barış içerisinde yaşardı. Bu ülkenin 'Utku' adında yakışıklı mı yakışıklı, cesur mu cesur, atılgan mı atılgan, güçlü mü güçlü bir prensi vardı. Utku bir gün şehre doğru yaklaşırken şehrin etrafını çevreleyen surların bir kısmının yıkılmış olduğunu gördü. Nereye koştuğunu bilmeden bir o tarafa bir bu tarafa koşturan cücenin birin durdurdu ve 'Neler oldu burada?' diye sordu. 'Sormayın Prensim, Devler devler!' diyebildi ve yanından hızla uzaklaştı. Ne olduğunu etraflıca anlamak için atını saraya doğru sürdü. Sarayın bahçesinde bir kalabalık toplanmış ağlaşıyordu. Hepsi ayrı bir ağızdan bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Bu uğultudan hiçbir şey anlamayan Prens; 'Susun! Şimdi bana biri olanı biteni anlatsın.' dedi. Yaşlı seyisin anlattığına göre Devler Ülkesinin padişahı Şalamur ve askerleri öğleden sonra şehrin surlarını aşmış, şehir halkının dükkân ve evlerine girip yiyecek, içecek ne varsa toplamışlardı. Ardından saraya yönelen Şalamur ve askerleri Prens Utku'nun yokluğunu fırsat bilip Prensin kardeşi Batuhan'ı esir almışlardı. Duyduklarına çok öfkelenen Prens Utku hemen harekete geçmeliydi. Zırhını giyindi, kılıcını kuşanıp hazırlıklarını tamamladı. Atı Yıldırım'a binerek kardeşini kurtarmak üzere Devler Ülkesine doğru yola koyuldu. (Tanıtım Bülteninden) ) |