Paris 1900 - 2000
ISBN 9789755216820
Yayınevi Boyut Yayın Grubu
Yazarlar
Kitap Tanıtımı Yarattığı aksi doğrultudaki çağrışımlara karşın, Paris dünyanın Modern Mimarlık odakları arasında biraz kısıtlı bir ağırlığa sahip. Sözgelimi, onun Gotik mimarlık bağlamındaki önemini yadsımak olanaksız. Rönesansta henüz Kuzey ve Orta İtalya ağırlıklıysa da, Paris yavaş yavaş tırmanmaya koyulur. Barok çağ gündeme geldiğindeyse, Paris yine başlangıçta İtalyanın üstlendiği öncülük rolünü kolay kapmış gibi gözükür. 17. yüzyıldan başlayarak artık Avrupada mimarlık adına yazılıp söylenecek her şey Paris merkezli olarak söylenmek zorunda olacaktır. En önemli mimarlar orada çalışmakta, en önemli mimari söylem ürünleri orada verilmekte, en ilginç tasarımlar orada ortaya konmaktadır. Mimarlık eğitimi almak için Parise gitmek biçimindeki alışkanlık geç 17. yüzyıldan başlar ve 19. yüzyılda artık tartışılmaz bir beklenti haline gelir mimarlık camiasında. Eklektisizmin en büyük adlarından bazıları Pariste doğup büyüyeceklerdir. Ve nihayet 1920lerin tüm dünyada yaygın bir eğilimi olan Art Deco, her yerden çok Paris merkezli bir etkinlikle tanımlanır. Ne var ki, Paris, Modern Mimarlık hareketinin Giedion tarafından biraz da haksız bir biçimde abartılan öncü girişimler döneminde önemli bir odak olsa da, Modernizmin kahramanlık çağında ikinci plandadır. Gerçekten de demir ve betonarme inşaatta Paris kimi erken deneysel yaklaşımlara ev sahipliği yapar. Modernizmin Giedionun ileri sürdüğünün aksine, doğrudan doğruya bu gelişmelerle tetiklendiğini iddia etmek zordur; ama, Labrouste, Baudot, Freyssinet gibi adlar Erken Modernistlere Paristeki çabalarıyla esin kaynağı olacak, yeni bir mimarlığın gereklilik ve olanaklılığını orada kanıtlayacaklardır. Fakat giderek Parisin öncülük rolü başka kültür coğrafyalarına doğru yer değiştirmektedir. Önce Avusturya, yüzyıl dönümündeki müthiş devingenliğiyle parlak bir yaratım merkezi olur çıkar. Kent planlamada İngilterede başlayan garden city hareketi tüm Avrupayı etkisi altına alır. Hollanda ve özellikle orada doğan De Stijl, mimarlık ve genelde tasarım açısından o sıralarda Pariste ortaya konanlardan çok daha devrimci ürünler verir. Ve nihayet Birinci Dünya Savaşı ertesinde Almanya dünyanın en aktif Modernizm üretecine dönüşür. Berlin, tarihinde ilk kez olarak ve belki bir daha asla yinelenemeyecek bir enerjiyle Parisi aşar. Atılımcı bir şeyler görmek ve üretmek isteyenler iki on yıl boyunca Berline akarlar...