Kitap Tanıtımı |
Osmanlı tarihi boyunca görülen hanedan içi öldürme hâdiselerinin tümü bu kitapta incelenmiştir. Babanın oğlunu, kardeşin kardeşini ve kardeş çocuklarını, yeğenin amcasını, oğulun babasını, hatta dedenin torununu öldürmesi olaylarının bütününü ifade etmek üzere kardeş'katli ibaresi kullanılmıştır.
Kardeş katli uygulamasının bir sonucu olarak kan bağına dayalı bir asiller aristokrasisi meydana gelmemiştir. Osmanlı soy ağacı incelendiğinde padişahlığın kural olarak alt soya intikal ettiği, padişah ve onun soyundan ayrı olarak bir hanedan ailesinin kökleşemediği görülür.
Kardeş katli uygulaması günümüz anlayışı ve insani telakkilerine açıkça aykırı olmakla birlikte her tarihsel olay gibi, çağının şartlarına göre değerlendirilmelidir. Osmanlıların bu uygulaması, Bizans imparatorlarının, kendilerine rakip olarak gördükleri akrabalarının gözlerini kör ederek, kulak ve burunlarını keserek onları birer yaşayan ölüye çevirmelerinden veya öldürmelerinden ya da İran şahlarının hanedan üyelerini katletmelerinden daha mı zalimce idi? Ayrıca özellikle Avrupalı devletler sürekli iç savaşlar içinde kıvranırken Osmanlı Devletinin, sınırlı sayıda insanı feda ederek uzun süre bu kabil iç kargaşalıklardan kendini koruyabilmiş olmasında kardeş katli uygulamasının müsbet bir tesiri yok mudur?
Son tahlilde kardeş katli uygulamasının ülke istikrarına hizmet ettiği ya da en azından, suistimaller hariç tutulursa, bu endişe ile uygulandığı söylenebilir. Avnî, Selimi ve Muhibbi mahlaslarına sahip Fatih, Yavuz ve Kanuni gibi şair padişahların, devletin bir tereke gibi taksim edilip dağıtılmaması için kardeş katlinden daha etkili bir usul geliştiremedikleri ve bu sebeple istemedikleri halde bu yola başvurdukları ifade edilmelidir. |