Kitap Tanıtımı |
Ortaçağ´da eğitim felsefesi anlayışları çerçevesinde kendi dönemlerine olduğu kadar, daha fazla geleceğin dünyasına ışık tutan büyük düşünürler; insan olmanın yücelik ve bu yüceliğin gerektirdiği sorumluluk bilinciyle bizlere aydınlık yolları gösteriyorlar.
Yanlış bir genel kanıyla ´Karanlık Ortaçağ´ diye adlandırılan bu uzun dönemde topluma yol gösteren düşünürler; insana herşeyden önce kendini ve bir parçası olduğu evreni tanıtmaya ve böyle bir bilinçlendirmenin arkasından doğal olarak gelecek olan kendine ve tüm evrene sevgi ve saygı beslemeyi öğretiyorlar. Her düşünürün eğitim konusundaki görüşleri incelendiğinde açıkça ortaya çıkan; büyük bir sevgi ve dostluk bilincinin yerleştirilmeye çalışılmasıdır. Öyle ki elinizdeki bu kitap tam anlamıyla gerçek bir sevgi destanıdır. Bu sevgi insanın insana olan sevgisi anlamında sadece bir hümanizm değildir. Hayvanları, bitkileri, taşı, suyu, toprağı ile evrenin tüm mükemmellik ve güzelliğini öğrenen insanın, bu muhteşem güzellik karşısında büyük bir sevgi ve hayranlık duymaması mümkün müdür? Madem ki hepimiz bir bütünü meydana getiren parçalarız o halde varolanları sevmek, gerçekte kendimizi sevmektir. Pek çok düşünür gibi ´sevgi´yi ön plana çıkaran İbn´ül Arabi ve öğrencisi olan Sadreddin Konevi de öğretilenlerini özetleyen şu dizeler ile aynı gerçeği haykırırlar:
"Seven benim, sevdiğim de ben,
Biz bir bedene girmiş iki canız."
(Arka Kapak) |