| Kitap Tanıtımı | Çağdaş fenomenolojiye etik alanından yaptığı katkıyla öne çıkan Emmanuel Lévinasın 1975-76 akademik yılında verdiği derslerden oluşan Ölüm ve Zamanda, felsefe tarihinin Aristoteles, Platon, Kant, Hegel, Bergson gibi figürlerini okumasına ve özellikle Heideggerin Varlık ve Zaman adlı eseriyle bir hesaplaşmasına tanık oluyoruz. Heidegger bir yandan  saatlerin ölçtüğü varsayılan nesnel  bir zaman anlayışına karşı getirdiği eleştirilerle, Bergsonun süre kavramında olduğu gibi, varoluşun kendine özgü zamansallığını ölümlülük koşulumuzla yakın ilişkisi içinde ele almış olmasıyla takdir edilirken,  öte yandan da  Dasein (orada olan) çözümlemelerinde temel varlıkbilim tasarısı içinde kaldığı için eleştirilir. Ölümün insani varoluşun en kendine has olasılığı olarak görülmesi düşüncesi, ölüme yazgılı olmanın daha baştan bir kesinlik olarak bilinmesi, ölümün yol açtığı yokluğun daha baştan ve daima varoluşun  kendine özgü zamansallığını  kaygı biçiminde kurması şeklindeki Heidegger düşüncesi burada enine boyuna tartışılır. Heidegger ölümü, benin ölümünden itibaren kendi ölümüm olarak betimlemekte, ötekinin ölümünü özgün olmayan bir deneyim olarak ikincil duruma getirmektedir. Lévinas  ise ölümün yol açmış olabileceği kaygı biçimini, her ne kadar deneyimin terimlerine dirense de, esas olarak ötekinin ölümünden türetmeye girişir. Ötekiyle ilişkim, onun ölümü karşısındaki sorumluluğum ve onun yokluğunun ortaya çıkardığı soru, yanıt yokluğu, benim varlığa tutunma gayretimi (conatus) daha baştan tehdit eden kendi ölümümün olasılığından duygulanım açısından daha güçlü ve ondan daha önseldir. Ötekiyle ilişkim, asla özdeş olanın terimlerine (Aynının Ötekisine) indirgenemeyecek, dolayısıyla bilmeye ve bilincin yönelimsel edimlerine direnen, asla bir eşzamansallıkta bir araya toplanamayacaktır; zamanın sonsuz olanla bir ilişki olduğu benim kendi ardışık zamansallığımdır. Lévinasta varlıkbilimin terimleriyle bir varlıkolmayan olarak bile belirlenemeyerek bilmece niteliğini koruyan ölümden ve de artık kronolojik bir dizi içinde anların art arda gelmesinden ibaret olarak tasarlanamayacak yeni bir zaman düşüncesinden itibaren asla ödeşmiş olamayacağım bir sorumluluk doğar. Burada artık sonsuzluk düşüncesi varlıkbilimsel veya teolojik  bir içerik kazanmış, temsil edilebilir bir ebediyet veya bir öte dünya tasarımı değildir; belki sadece bir ayrılma ve elveda (adieu) biçimine sahiptir.Tzvetan    Todorov |