Kitap Tanıtımı |
22 yaşında ´maddeyi anlamalı´ diye defterine not düşen Mustafa Kemal harp okulundaydı. Bu nokta O´nun pozitif bilimlere dönük yüzünü göstermesi bakımından çok çok önemlidir. Fransız İhtilalinin sanatsal ve siyasal sonuçlarını değerlendiren yapıtlar O´nun inceleme alanı içerisine girmeye başlar bu dönemlerde. Aklı öne çıkaran bu bilinç süreci, halkına, ülkesine sahiplenmeyi de biriktirecektir yüreğinde.
Ülkesini yok etmek isteyen İngilizlerin gemisine binerek kaçan padişah Vahdettin, daha velihat iken Almanya gezisi sırsında Mustafa Kemal tarafından, imparatorluk konusunda uyarılmış, önerilerle yol göstermeye çalışmış olmasına rağmen, onun uyuyan kimliğiyle kalmasını önleyememiştir. Geldiği son nokta da bu kimliğin somutlanmasından başka bir şey değildir zaten. Mevcut koşullar altında tüm olasılıkları değerlendiren Mustafa Kemal, tarihin de akışını görerek, ümmet toplumundan millet olmaya geçmenin zamanının gelip geçtiğini saptamıştır. Çünkü o, Çanakkale´de, Kuzey Afrika´da, Doğu´da birçok savaşın sıcaklığını iliklerinde duyarak yaşamış, uyarılarda bulunmuş, arkadaşlarıyla tartışmış, anlatmış ve gelinen son durumda, tüm deneyimlerini ve de bilgi birikimlerini masaya yatırarak, mazlum ulusların ilk kurtuluş savaşının kararını verebilme onur ve cesaretini eylemliliğiyle tarihe kazımıştır.
Şimdi, şöyle o günlere bakıp ne durumdaymışız bir görelim isterseniz: Koskoca bir imparatorluk lime lime edilerek parçalanıyor ve bu parçalanma 1912´den sonra akıl almaz bir şekilde hızlanıyor, hızlandırılıyor. Borç batağındaki Osmanlı İmparatorluğu, ´hasta adam´a dönüştürecek tüm saldırılar gerçekleştiriliyor. Sırplar Bulgarlar, Yunanlılar, Araplar, Ermeniler, Rumlar isyan ediyorlar, ettiriliyorlar. Bu şartları kavrayamayan(!) idareciler, kendi halkını aşağı görme soysuzlaşmasına girecek derecede bencilleşiyorlar. Ve fiili işgal yaşama geçiriliyor. Fransızlar, İngilizler, İtalyanlar, Yunanlılar, Çarlık Rusyası dört bir yandan bu ´hasta adam´ı öldürmeye başlıyorlar. Artık bir çıkmaz sokağa girilmiştir ve çıkış bulunacaktır. Durum bu değildir. Bu ülkenin suyunu içen, ekmeğini yiyen kimileri de kimliklerini satışa çıkarmış, yabancılara kendilerini satarak iç isyanlara başlamıştır. Kızıl alevlerin çepeçevre sardığı yangın her yanı abluka altına almıştır.
Fakat bir Mustafa Kemal vardır, deniz ne kadar hırçın olursa olsun, Bandırma Vapuru ne kadar köhne olursa olsun, O, Cumhuriyetine doğru gidecektir; 19 Mayıs 1919´da Samsun´a çıkıldığında ülkenin genel görünüşü yukarıda değindiğimiz gibi olsa da. Haklı nedenleri olmayan, bilinç ve inancını bir araya getiremeyenlerin kaybedeceklerini o kadar iyi bilmektedir ki Mustafa Kemal, bu nedenle Bandırma Vapuru´nun yaşlı güvertesinde, o günlerde Karadeniz´den, ´Ordular, ilk hedefiniz Akdenizdir´ düşgerçeğini yüreğine arkadaşlarıyla birlikte oya gibi işlemiştir. Çünkü halkının kazanmaktan başka, tam bağımsızlıktan başka şansının olmadığını yılların birikimiyle çok net bilmektedir. |