Kitap Tanıtımı |
Ova, ay ışığında kuzu gözü gibi gülümsüyordu. Göğün yedi kat derinliği
şaşırtıcı bir renk cinnetine girmişti. Batıda, Mazıdağının ardında, göz alıcı
şimşekler karanlığı ipek gibi yırtıyordu. Doğu, ejderha başlarını andıran
kara-eflatun bulutların egemenliği altında, bilinen o ürpertici, gizemli
sükunetini yaşıyordu. Peki Dicle neredeydi? Kavimlerin gamzesi parlak,
narin, güleç kızı Dicle? Doğudan esen ferah bir yayla yeli, Diclenin kokusunu
getiriyordu. Kuş yumurtası, çakal tüyü ve tomurcuk kokusunu
Bakışları büyümüş, yeni doğuran, saz endamlı gelinler, hastalık kapmasın
diye bebeklerini şafak ışığında Dicleye gömüp çıkarıyorlardı. Bu yel, ay
ışığının yıkadığı bu yayla yeli çığlık ve lohusa kokuyordu. |