Kitap Tanıtımı |
Nart Destanı'nın -pek az rastlanan bir bizimde- belirli bir ulusal kimlikle özdeşleştirilemez oluşu, onu Kuzey Kafkas halklerının ortak bir ürünü, bir "Kafkas Mitolojisi" haline getiriyor. Bozkırlardan sualtı uygarlıklarına, yeraltındaki "Ölüler Ülkesi"nden Tanrıların gökyüzündeki mekanlarına uzanan bir coğrafya üzerinde Nartlar, yurtsever, savaşçı ve korkusuz ama bir çocuk saflığındaki sevgi dolu kahramanları; bilge ve güçlü kadınları; paylaşımcılığı, konukseverliği ve görkemli törenleriyle geçmiş bir zamanın özgün yaşanmışlığını günümüze yansıtıyor. Nart Destanı, köle olarak yaşamak yerine ölümü göze alarak, gökyüzündeki Tanrılarla savaşacak denli özgürlüğüne düşkün bir halkın öyküsü... Yayınevi'nin Notu: SSCB Bilimler Akademisi'nin 1957 tarihli Rusça baskısından çevrilmiştir.
Tadımlık
Satana'nın Doğuşu
Ölüm anı yaklaşırken heyecanını gizlemeden Boreler'in Werheg, Hemıts'a döndü: "Sevgili oğlum gel şöyle otur yanıma. Günbatımına varmaz ölürüm. Su ve ateş; işte hayatımızın gücü! Koru yasalarımızı kılıçla, sözle, Sakın bunları aklından çıkarma! Karada çalış, çabala, ama denizle dost ol!" Bu yüce sözleri söyledikten sonra Werheg huzurla gözlerini kapadı. Halk büyük bir saygıyla toprağa verdi. Hemıtslar'ın anası da yatağa düştü çok geçmeden. Korkunç acılar içinde şöyle mırıldandı: "Öfkeli Wastırci'ye borçlu kaldım Başka yaşamı seçtiğim o günden beri. Gece gündüz izler sürekli beni. Öç almak ister benden mezarımda bile, Üç gece mezarımda bekçilik edin. Altın bir yüzük bırakacağım sizlere. Öyle sıradan değil Arvıraşugd'un yüzüğü. Saçtığı ışıkla aydınlatır sürekli Göğe dayanan o merdiveni. Sakın unutmayın bu son sözlerimi, Adınız kötüye çıkmasın bu utancımla." Bir göz attıktan sonra sevgili çocuklarına Bir daha açılmamak üzere kapadı gözlerini. |