Kitap Tanıtımı |
Toplumsal trajedileri sembolik bir dille anlatmasıyla tanınan, dünya edebiyatının öncü isimlerinden biri olan Franz Kafka ve gazeteci-yazar Milena Jesenska'nın yolları, Prag'da bir kafede kesişir. O tarihlerde nişanlı olan Kafka'nın, anadili Almancayla yazdığı kitaplarını Çekçeye çeviren ve Ernst Pollak ile evli olan Milena Jesenska ile bu tanışmadan sonra başlayan mektuplaşmaları, zamanla karanlık ve ümitsiz bir aşka dönüşür.
Hayatı boyunca sadece iki veya üç kez Milena'yı görebilen Kafka'yı anlayabilmenin en iyi yollarından biri, belki de onun bu aşkını anlayabilmekten geçer.
"Ya hep, ya hiç" sözü, büyük bir söz! Ya benimsin, ya değilsin. Benimsen, sorun yok, her şey iyi demektir, ama değilsen, yitirirsem seni... Kötü olmaz... O zaman hiçbir şey olmaz, o zaman hiçbir şey yok demektir... Ne kıskançlık kalır, ne üzüntü, ne sıkışma, hiç, hiçbir şey. Biliyorum, birine böylesine güvenmek, bayağının aşağısı bir şey, onun için durmadan korku çörekleniyor ya içime? Ama bu korku seni yitiririm korkusu değil! Birine güvenmeye nasıl yeltenir insan, işte bu korkutuyor beni. |