Kitap Tanıtımı |
Osmanlı’nın son dönemlerinde alafranga (Batılı) yaşam ve Batı özentiliği toplumda iyice yayılmışken Batılılaşmanın yol açtığı yeni sosyal ve insani ilişkiler de Osmanlı hayatını iyice etkisi altına almıştı. Bu yeni yaşam tarzları, aileleri mahvediyor ve evlilikleri kökünden sarsıyordu. Osmanlı ailelerinin içine, daha önce görülememiş bir bela sinsi sinsi giriyordu. Metres adını verdikleri bu bela erkekleri yuvalarından koparıyor, aile servetini eme eme bitiriyor, en sonunda cinayetlere bile sebep oluyordu.Fransız kızı Parnas Felye’nin (Metres) bilinen üç âşığının -Müştak, Hami ve Reyhan- felakete sürüklenen hayatları, Gürpınar’ın edebî kalemiyle bir ibret vesikası olarak karşımıza çıkıyor. Edebiyatımızda doğalcılığın ve gerçekçiliğin en önemli kilometre taşlarından biri olan Hüseyin Rahmi Gürpınar, sanatı, halkı yüceltmek için bir araç olarak görmüş bu nedenle üzerine gitmediği, eleştirip alay etmediği hiçbir toplumsal kurum bırakmamış, sanat yaşamı boyunca hep aklın ve mantığın yanında olmuş, eserleriyle toplumun çağdaşlaşması yolunda yobazlığa, gericiliğe, bağnazlığa, sömürücülüğe karşı savaşmıştır; bunu yaparken mizah ögesini ustaca kullanmış, İstanbul’un kenar semtlerinde, mezarlıklarında, Çingene mahallelerinde, köşklerinde, Şirket-i Hayriye vapurlarında, gazinolarında, sayfiyelerinde dolaşmış, okurlarını da dolaştırmıştır. Eserlerinde yapmacıksız bir yerlilik vardır; konak hanımefendisinden gündelikçiye, mirasyedilerden iç güveyilere, dilencilerden dadılara, kalfalara, Çingenelerden Rumlara, Ermenilere, Yahudilere kadar kimi ve neyi konu almışsa onu yerli renkleriyle betimlemesini bilmiştir. (Tanıtım Bülteninden) ) |