Kitap Tanıtımı |
Melankoli tüm Batı kültürü tarihini istila etmiştir. Hippokrates onu insan bedenindeki suyuklardan biri olarak görmüş, Aristoteles melankoliyle deha arasındaki ilişkiyi sorgulamış, günümüz psikanalizi de başka yorumlar ortaya atmıştır. Antikçağla XXI. yüzyılın başlangıcı arasında, melankoli, sözcüğün kökeninde tanımladığı kara safradan başlayarak, birçok adla varlığını sürdürmüştür: acedia, spleen, nevrasteni, bunalım. Çok ünlü kişiler tutulmuştur bu kutsal hastalığa. zleğin sürekliliği melankoliyle ilgili zengin ikonografiye yansımıştır, bu ikonografinin merkezinde de Dürerin ünlü gravürü, Melencolia I bulunmaktadır. Nedir bu sürekliliğin anlamı? Neye işaret eder? Melankoli neden yaratıcılıkla ve onun da ötesinde imgelemle ilişkilendirilir? Bu kitap, antik mezar taşlarından Dürerin, Valentinin, Goyanın, Delacroixnın, Friedrichin, Munchun, Redonun, Hopperin, Kieferin vb. yapıtlarına uzanıp, melankoli tarihine ve onunla ilişkilendirilen simgelere özel bir ışık tutuyor.
Aias, Herakles, Aziz Antonios, Michelangelo, Lorenzo de Medici, Delacroix, Nerval, Kierkegaard... Hepsi melankoli nöbetlerine tutulan kişilerdi. Melankolinin binbir yüzünü keşfetmek için yontular, resimler, gravürler ve fotoğraflar, 150den fazla belge: Yalnızlık mı yoksa içe kapanma mı, derin düşünme mi yoksa ayartma mı, coşkunluk mu yoksa imgelem mi, delilik mi yoksa deha mı?
Tadımlık
Yunan-Roma katkısı: Kara safra
Melankolinin tarihi İÖ. IV. yüzyılın başında, Yunanistanda başlar. Melankoli sözcüğü ilk kez o zaman kullanılır (Yunanca melankholia). Kholê (safra) ve mêlas (kara) sözcüklerinin bir araya getirilmesiyle türetilen sözcük harfi harfine kara safra anlamını taşır. III. yüzyıldan sonra, melancholia olarak Latinceye çevrilmiş, Fransızcaya XII. yüzyılda mélancolie biçiminde girmiştir. Melankolinin ortaya çıkışı, Yunan düşünürlerinin ortaya koyduğu ilk insan tanımlarıyla aynı zamana rastlar. Onlar, doğayı yöneten yasaları saptamaya çalıştıktan sonra, yüzlerini bireye çevirmişler, doğadan çıkarsadıkları ilkeleri bireye uygulamışlardır. Doğanın dört mevsimi, maddenin de dört temel niteliği (sıcak, soğuk, kuru ve yaş) bulunduğuna göre, insan davranışını da dört temel öğenin biçimlendirdiğini düşünürler. Sözgelimi, İÖ. IV. yüzyılın başlarında, ya Hippokrates ya da damadı Polybos, bilinmiyor, İnsan Doğası Üstünede, insan vücudunda dört suyuk bulunduğunu ileri sürer: Vücut tarafından sindirilmemiş besinlerden kaynaklandığı varsayılan üç tortul maddeye kara safra (melankoli olarak adlandırılır), sarı safra ve sümük (ya da balgam) eli açık davranmak ve ideal olarak değerlendirilen dört rakamına ulaşmak için kanı ekler. İnsan vücudunda kan, balgam, sarı ve kara safra bulunur. İşte budur vücudun doğasını oluşturan, budur vücuda acı ya da sağlık veren. Sonuç olarak, sağlık dört suyuğun dengesiyle tanımlanırken, hastalık suyuklardan birinin baskın çıkmasından kaynaklanır. Kara safra ya da melankoli, bu şekilde hem vücuttaki doğal bir maddeyi, hem de bu maddenin vücut içinde fazla bulunmasına bağlı hastalığı niteler.
Tuhaf bir madde
Bu tuhaf kara safra nereden çıkmıştır? Genelde, kara safra düşüncesinin koyu renkli kusmuktan hareketle ortaya atıldığı varsayılmaktadır. Bu tür kusmuklar, Yunanlıların kara safranın merkezi olarak gördükleri dalağa mal edilmiştir, çünkü bedenleri kesip açarak gözlemleme olanağı yakaladıkları dalak, tıpkı kara safra gibi, koyu renklidir. Öte yandan, ilk kara safra betimlemelerine bakıldığında, maddenin asla gözlemlenmemiş olduğundan kuşkulanabilir, zira neredeyse soyut bir kavram gibidir. Sophoklesin Trakhiniaisinde, melancholos sıfatı, Lernada, Heraklesin oklarıyla öldürdüğü Hydra yılanının kanındaki ölümcül zehri tanımlar. |