Kitap Tanıtımı |
Avrupa'nın en narin yazarlarından Stefan Zweig; gerçek bir kültür insanı, hümanist. Genelde sanat özelde edebiyat olmazsa olmazları arasında. Hassas bir maneviyat, sevgiyle yüklü bir bakış, hakkaniyet gözeten bir akıl Zweig'ın varlığını tanımlayan unsurlar olarak değerlendirilebilir. Zweig açısından sanatçı üretmek, daha sıkı çalışmak zorundadır. Zaman kısıtlıdır. Bir ömre sığdırılabilir olanlarla sığdırılamayacak olanlar arasındaki gerilim Zweig'ı da etkisi altına almıştır. Ama Zweig şahsında zamanı kısıtlayan bir başka odak daha vardır: Dönemin siyasal gelişmeleri. Nazilerin iktidara gelmesi Zweig'ı yerinden yurdundan eder, bir daha geri dönmemek üzere ülkesini terk eder. Mektupları bu terk etme sürecinin sancılarını ele verir, umudun parça parça azalmasını, kültüre duyulan inancın içeriden ve dışarıdan yıkılmasını, bir yazarın koyulaşan hayal kırıklıklarını, sonu intihara uzanan bir hayatın dökümünü yansıtır. Eve dönüş imkânsız hale gelince kıyıcı huzursuzluklar baş gösterir, onurlu olmak hiç olmadığı kadar önem kazanır: Ancak şimdi içinde yaşadığımız huzursuz günler daha sürecek gibi. Ben de davranışlarımı değiştireceğim. Evimde arama yapıldığı için o günlerde Salzburg'u terk etmiştim, onurlu olduğum için de oraya yine dönmeyeceğim... Zweig'ın mektupları sanatçının hayatındaki sevinç parıltılarını olduğu kadar acılarını ve kırılma noktalarını da |