Kitap Tanıtımı |
Şoför bölümünde Ulaş, hemen yanında Mahir oturuyordu. Arka koltukta ise ortada ben, sol tarafımda Hüseyin, sağ tarafımda da Hüdai vardı. Arabayla hızla giderken yolun karşı tarafında yardım isteyen insanlar görmüştük. Yaralanmış ve kan içinde yatan insanlar. Ulaş düşünmeden frenlere asıldı. İnsanlara yardım için ilk fırlayan Hüseyin ve arkasından Mahir oldu. Ne var ki karşı yola geçerken hızla geçen arabaların altında Kaldıklarında yapacak fazla bir şey kalmamıştı. Hüseyin ölmüş, Mahir yaralanmıştı. Hemen hemen aynı anda Ulaş´a da başka bir araba çarpmış, o da orada can vermişti. Mahir yaralı haliyle ona yetişmiş, Hüdai ile birlikte tam karşıya geçecekken ara boşluğa düşüp ölmüşlerdi. Bütün bunlar göz açıp kapayıncaya kadar olup bitmiş ve ben yolun ortasında kalakalmıştım.
Geçmişte hayatımızı hiçe saymamız, yukarıda çarpıcı biçimde sunduğum fantastik benzetmede olduğu gibi sırf insani nedenlerle ve kendimizi düşünmeksizin ortaya koyduğumuz delice cesaret, sonsuz güven ve bağlılık duygusuyla birlikte yaşanmıştır, işte ülkeyi yönetenler sadece haklı olmamıza değil aynı zamanda bunu ortaya koymamızdaki samimiyetimize de düşmandılar. Bu açıdan viyadük üzerinde hayatını kaybeden bayanla bizim yaşadıklarımızın ortak noktası aynıdır: insan olabilmek... |