Kitap Tanıtımı |
"Bu mektup örneklerinde büyük bir küskünlük duyumsanıyor, çocuksu heyecanların tersine. Umduklarını bulamamış olmanın tedirginliği, dahası korku, yok edilmek, yazıda çizide soykırıma uğramak korkusu, dehşet verici bir endişe. Sayıklamayı andırır sözler, Venedik Taciri'nde Schallock'un isyankâr çığlığını çağrıştırıyor nedense: Sevim Burak da gözlerini, ellerini yok sayanlardan öç alabileceğini söylüyor. Kağıt üzerinde, çarçabuk yazılmış olmalı, iç dökercesine. Gerisini okumadığım mektuplar, söylentilere bakılırsa, suçlamalar, sövgüler, ithamlarla yüklüymüş. Yayınlanmaması daha doğruymuş... Böyle düşünmüyorum. Çünkü bu mektuplarda Sevim Burak'ın kimler için neler söylemiş olduğunu okumayacağım. Yalnızca sözcükler, gizemli, puslu, erinçsiz sözcükler gönlümü çeliyor. Sürüp gitmiş karabasan, biz okurlara, kendi azap kapılarımız için bir kılavuz olamaz mı?" |