Kitap Tanıtımı |
"Gayet iyi biliyorum ki o sandala atladım."
Patna gemisinin ikinci kaptanı Jim, kahraman olmayı düşleyen bir gençtir. Ama Patna batma tehlikesiyle karşı karşıya kalınca Jim korkar ve kahramanlık hayallerini bırakıp gemiden atlar. Soruşturma sonucunda kaptanlıktan men cezası alır; ama asıl ceza kendi yüreğinde ve kafasında şekillenir. Denizciliğin yazılı olmayan ahlak yasasına göre "gemiyi en son kaptan terk eder" kuralını çiğnediği için ömür boyu sürecek bir utancın ve suçluluk duygusunun yükü altında ezilen Jim, sonunda Malaya yakınlarındaki Patusan ülkesine kaçar ve oradaki halkın çıkarlarını savunduğu için yerli dilinde "Lord" anlamına gelen "Tuan" unvanını kazanır. Halkın saygısının yanı sıra Mücevher adındaki melez bir kadının aşkını da kazanarak huzura kavuşur. Ne var ki her şey bu kadarla bitmez.
Conrad, Patna olayını anlatırken, 1880 yılında Penang'dan Cidde'ye yaklaşık bin Malayalı hacı adayını taşıyan S.S. Cidde gemisinin geçirdiği kazadan esinlendi. Biçem ne olursa olsun, tema Conrad'ın şu yaklaşımını yansıtır: "Kitaplarımı okuyanlar bilmelidir ki, dünyanın dağlar, tepeler kadar eski olan basit fikirler, en çok da sadakat fikri temeline oturduğuna inanırım."
Sadakati, insanın hiçliğe, yozlaşmaya, çevresini kuşatan, bazen de farkına varmadığı kendi içindeki kötülüklere karşı oluşturduğu bir savunma engeli olarak yorumlayan Conrad, bu engel yıkılırsa insanın dışındaki kötülükle içindeki kötülüğün karşılaşması nereye varır sorusunu yapıtında şiirsel bir anlatımla irdeliyor. |