Kitap Tanıtımı |
Hapishaneler toplumların zuladaki resimleridir. Hapishaneler, arada sırada ceplerden çıkarıp bakmaya bile cesaret edilemeyen, duvarlar arasına hapsedilmiş dünyalardır. Türkiyede siyasî mahkûmların varlığının devam etmesi, hapishanelerin zuladan sık sık çıkarılmasını gerektirir. Özellikle sol/sosyalist hareketlerin tarihlerinde hapishanede geçirilen dönemler üzerine devasa bir güzelleme külliyatı oluşturulmuştur. Ama buna mukabil bilhassa
son dönemlerde sol/sosyalist hareketler dışarıdaki seslerini yitirmeye başladıklarında, seslerini içeriden daha gür çıkartmaya, iradelerini ve politik hatlarının doğruluğunu koruduklarını böylece göstermeye yönelirler. Bunun getirdiği sonuç daha fazla içine kapanmak, kapandıkça da o iradeyi zedeleyecek olduğuna hükmedilen unsurları bertaraf etmeye yönelmek olur çoğunlukla.
Siyasal ayrışmaların daha çok kadroların çoğunun içeride olduğu dönemlerde yaşanması herhalde rastlantı değildir. Aytekin Yılmaz, İçimizdeki Hapishane: Labirentin Sonunda siyasî mahkûmluğun ne çetin bir hayat olduğunu anlatırken, içerideki hapishanelerin nasıl
yaratıldığını, nasıl işlediğini ve mapusların neler yaşadıklarını ders alınması gereken bir insanîlikle anlatıyor.
İçimizdeki Hapishane: Labirentin Sonu, bu derin acılı, ürkütücü trajediyi, onun en yoğun biçimde yansıdığı siyasi hapishanelerde yaşamış, bu noktadan çıkış umudunu yitirmeyerek ve o çıkış yolu için vicdanımıza ve aklımıza çağrı yapan bir insanın tanıklığıdır. Bu
sorunun dışımızda değil, içimizde, yüreğimiz ve aklımızın bir sorunu olduğunu, burada çözüleceğini bilen ve inanan bir tanıklıktır bu.
Ömer Laçiner |