Kitap Tanıtımı |
Kısa hayatım boyunca ilgi odağımın çekirdeğini oluşturdu bazı adlandırmalar. Avant-Garde [karşısına konulması gereği açısından main-stream] kelimeleri gibi. Jim Morrison, bir müzik gurubunu peşine takmış, bir gurup olduklarına onları inandırmış, Artaudumsu tiyatrosu için onlara fon müziğini yaptırtmış ve şair rolünü oynamak için sahneye çıkıp okumuştur şiirlerini. Modern edebiyatın başlama noktasının ardından edebiyat dene gelen dehliz, büyük (endüstriyel) bir hızla türler üretmeye devam etmiştir. Eski Sovyet Rusyasında nasıl ki işçi, rejimle aynı imaja bindirilip; sağlık fışkıran, mutlu, güçlü, kaslı portrelerle sunulmuşsa ve nasıl ki derdimiz çalışmamak ve o çarkı çevirmemekse, kapital edebiyatın kısa tarihi de tıpkı bu şekilde sözde karşıt türler sunmakta gecikmedi bizlere. Dünya yayıncıları: karşı kültür, boşluk kuşağı, hippie, beat vs. gibi başlıklarla kendilerine oldukça verimli kazanç kapıları açtı. Lakin sağlıklı işçi olmayı reddedenler gibi bu sözde aykırı olanın içindeki cürufu gören azınlık gerçek anlamda alt ve karşı kültürlerin sunumunu yapmak için harekete geçti. Ki bunlarında bir kısmı bir zaman sonra amaçlarını unutarak eleştirdikleri şeyin bir parçası olup çıktılar. Ve bununla beraber elbette ki gerçekliğini koruyan kişi ve oluşumlar varlıklarını sabit tutmayı becerebildiler. Bu anlamda kendimi yakın hissettiğim şey, zamanın yaşayanlığını da beraberinde taşıyan Avant-Pop. Az sonra okumaya başlayacağınızı düşündüğüm metinler toplamını hem adlandırmamla hem de yazılan metnin doğası gereği ülkenin basılı ilk avant-pop metni olarak görüyorum. Bazı kelimeler bazı kişilerin merkezidir: transgress sözcüğü işte burada devreye girebilir. Birçok çeviri kelime de olduğunca bu kelime üzerinde de tek kelimelik bir Türkçe çeviri yapmak mümkün değildir zira kelimenin ifade ettiği anlamlar kendi aralarında bağıntılı da olsa çokludur. Mevzu kelimenin elinizde tuttuğunuz kitabın yazarının hayatında (elbette tamamen bensil bir düşünce) önemli bir nokta teşkil ettiği gerçeği önemlidir: zira bu kelime bizi iki farklı ama aynı kelimeye götürecektir: transgression ve elbette transgressive. Salt metinleriyle ve önemlisi onları sergileme/sunma biçimiyle değil, beat jenerasyonunun ana karakteristiği olan yaşadığın gibi yazmak noktası ve 21 yıllık alternatif yayımcılık yaşamıyla da bu kelimelerin kullanımının önemine değiniyorum. Willim S. Burroughs, tüm o ihlalci, sapkın, hastalıklı edebi konstrüksiyonunda örtünün altından şiirini örebilmeyi becermişti, yukarda bahsettiğim Morrison örneği gibi. W.S.B, cut-up şiirlerinde varolmayan poetikayı düz metinlerinde kendine has bir lirizmle sergilemişti. Bunun aksi örneğini ise 70lerin büyük yazarı Richard Brautiganda görmek mümkün: onda saplantılar ve sapkınlıklar naif bir forma bürünür yer zaman gotikleşir, onun gibi kimse fuck sözcüğünü bir çiçek adıymış gibi sarf etmeyi beceremez. Kendi yazın şekillerini oluşturabilmiş kişilere sanırım iyi yazar, ürettiklerine sıkı metinler diyoruz. Az sonra okumaya başlayacağınız kitap kendi sounduna net bir şekilde sahip! Aslında biz bu sesi çok iyi biliyoruz demek de mümkün (birilerince) ve belki de biz bu kitabı okuduk. Historyayı bilmeyen okuyucu için ise belirtmek gerekir ki yazar burada bir araya getirdiği metinlerini yönettiği yayınevinin bastığı kitaplarının girişinde KTN adı altında 15 yıl boyunca yayımlamıştır. Aslında bir diğer anlamda eksiksiz bir Altıkırkbeş Yayın külliyatına/ koleksiyonuna sahip olan kişi, Kişisel Toplantı Notlarının orijinal tümüne sahiptir. Elbette ki bu kitap yayıma hazırlanırken daha önce basılmamış olan KTNler kullanıldığı gibi bazılarının üzerinde de gerekli restorasyon çalışmaları yapıldı. Sonuç olarak: Kaan Çaydamlı tefrika ile girdiği sıra dışı avangard ilişkide ortaya salt bir yazın biçemi değil bir yayım biçemi de koymayı başardı. Yayıncı olmanın verdiği güç ile değil yeni bir sunum-ifade şeklini yaratarak ve metinlerini 15 yıl gibi bir süreye yayıp gizli okurlarına ulaşarak yaptı bunu, ki bu bir yandan samizdat eşdeğerinde gerçek bir yeraltı yayıncılığının ve
yazarlığının da özünü teşkil etti. Anlayana.
Şenol Erdoğan/Kitabın giriş yazısından.. |