Kitap Tanıtımı |
18 yaşlarında kendi derdinde olan bir çoban Ankara Konya yolundan geçen lüks bir
otomobilden inen Amerika'da eğitim almış bir mühendisle nişanlısı ve kayınvalidesini
kendisiyle alaycı ve küçümser bir üslupla sohbet ederken bulur. Mühendis biraz dinlendikten
sonra tam arabaya binip gitmek üzere olduklarında nişanlısının bir çığlığı ile silkinir ve başını
yana çevirdiğinde otomobilin iki tarafında havlayıp sıçrayan köpekleri fark eder. Nişanlısının
korktuğunu gören mühendis tabancasını pencerenin yana doğru açılan sürgülü camından
dışarı uzatarak alacalı köpeğin açık ağzına doğru ateş eder; sonra gaza basarak arabasıyla
beraber bir toz bulutunun içine gömülür.
Karabaş uzun tüyleriyle yolun kenarına yığılmış ve hareketsiz kalmıştı. Diğer köpek,
Karabaş'ın yanında; ayaklarını, daha ileri gitmesine mani olmak istiyormuş gibi, ileri uzatmış,
bekliyordu. Çoban koşarak oraya gelip diz çökerek sevgili arkadaşının başını okşar. Gidenlerle
hiçbir alakası, hiçbir yakınlığı olmadığını, buna rağmen onların kendisini en sevdiği şeyden
ayırdıklarını apaçık görüyor ve yaşaran gözleriyle ölü köpeği okşuyordu. Öteki köpek de
eğilmiş, arkadaşının yüzünü kokluyordu. |