Kitap Tanıtımı |
Kızılelma konusu Türk düşünce ve yazı hayatında çok konuşulmuş ama çok az işlenmiş bir konudur.
Aslında Kızılelma biliniyormuş gibi algılanmasına rağmen pekte bilinmemektedir. Böyle olduğu için serap tarif eder gibi ifadelerle tanımlanmaya çalışılmıştır.
Kızılelmayı politize ederek izah edenlerde var; Özellikle solcu yazar-çizerler Kızılelmayı Türkçülüğün, Turancılığın gizli örgütü! Derin Türk Devleti v.s olduğuna inanır ve öyle de gösterirler.
Buna karşılık milliyetçi kesim ise Kızılelmayı hamasi bir söylemle mitleştirip, zaten belirsiz olan anlamını iyice seraplaştırırlar. medyadaki Kızılelma görüntüsü böyledir.
Öyle anlaşılıyor ki Necati Gültepe "Kızılelmanın İzinde" kitabını yazarken bütün siyasi ve ideolojik yönlendirmelerden kaçınmış tamamen bunların dışında bir yol tutturmuştur. Bu davranışını da kitabın giriş bölümünde şöyle anlatmaktadır;
"Kızılelma imgesinden hareket ederek, bu kavramı meydana getiren objelerin izini tarihi kronoloji "ilahiyat, mitoloji, tarih, foklör, edebiyat ve diğer anlatı disiplinleri" içinde sürersek buradan günümüze uzanan bir senteze ulaşabilir ve Kızılelma fenomenin objektif izdüşümünü tespit edebiliriz."
Bu perspektif çerçevesinde, Kızılelma kitabının kapağındaki tanımda da yer aldığı gibi "on bin yıllık sır"rın peşinde macera başlar;
Altay dağlarının buzul döneminden günümüze uzanan zaman içerisinde, bütün Avrasya coğrafyasında varolmuş olan Turan toplumlarında binlerce "Şaman" "Kam" "Bakşı" daha sonraları "Alp" "Alp Eren" "Derviş" "Baba" "Ozan" Bey, Padişah, Şah, Kral, Ehlibeytin sırrı ile sırlananlardan Pir sultan Abdala ve günümüze kadar elden ele, dilden dile, gönülden gönüle devreden Kızılelma emanetinin soluk kesen hikayesi.. Sanırım artık Türk tarihine bakış değişecektir. |