Kitap Tanıtımı |
Kitab-ı İhlilece, İmam Cafer Sadık’a ait kitaplardan birisidir. Asırlarca tanınmış, sürekli okunmuş olsa da ülkemizde maalesef pek tanınan bilinen bir eser değildir. Allah’ın varlığı ve birliğini kanıtlayan “Tevhid” konusunu fen bilimleri, akıl ve mantık açısından açıklayan İmam Cafer Sadık 1300 yıl öncesinden her dönemin akıl ve bilgi sahiplerine seslenmektedir. Hindistanlı Allah’ın varlığını inkâr eden bir hekimle İmam Cafer-i Sadık arasında geçen ilmî bir tartışmayı konu alan bu eşsiz kitap tarihin her döneminde insanların ihtiyacı olan bilgiyi içermektedir. Kitaba ismini veren İhlilece ise bir drogdur (doğal ilaç). Kitapta hem İhlilece hem de İmam Cafer Sadık hakkında bir araştırma yer almaktadır. Kitabın sonunda elyazması “Kitab-ı İhlilece” metnine de yer verilmiştir. Kitapta İmam Cafer Sadık (a.s) Hindistanlı hekime şöyle seslenmektedir: “Öyleyse sana anlatacaklarımı anla ve kavra! Yeryüzünün ihlîlecene bağlı olduğunu, ihlîlecenin toprağa bağlı olduğunu, toprağın sıcak ve soğuğa bağlı olduğunu, sıcak ve soğuğun havaya bağlı olduklarını, havanın rüzgâra bağlı olduğunu, rüzgârın bulutlara bağlı olduğunu, bulutların yağmura bağlı olduğunu, yağmurun zamanlara bağlı olduğunu, zamanların güneşe ve aya bağlı olduğunu, güneş ve ayın yörüngenin dönüşüne ve yörüngenin de gökyüzü ve yer arasında olan şeylere bağlı olduğunu biliyorsun değil mi? (Bunlar) açık bir sanat, erişkin bir hikmet, sağlam bir telîf ve kusursuz bir tedbirdir. Gök ve yer arasında olan her şey birbirlerine bağlıdırlar. Bazıları diğer bazıları olmadan ayakta duramazlar. Güneş ve aydan hiçbiri vaktinden geri kalmaz ve eğer (biri) vaktinden geri kalsalardı, yeryüzündeki tüm canlılar ve bitkiler yok olurdu.” “Allah, gökyüzünü yükseltilmiş bir tavan olarak yarattı. Eğer böyle olmasaydı; yarattıkları, yakınlığından dolayı bunalırlardı ve güneş onları yakardı. Onlar için göktaşlarını ve yıldızları yarattı. İnsanların yararları için karanın ve denizin karanlıklarında yol bulmaya vesile olurlar. Yine hesabın aslını bilmeye vesile olan yıldızlar yarattı. Onlar da duyuların geçersizliğini ve onları öğretenin varlığını gösteren işaretler vardır ki (bu öğretmen) kullarına, duyulardan üstün olan akıllar ile kavranamayan, vehimlerin kavrayamadığı ve O (öğretmen) vesile olmadıkça akılların erişemediği ilmi öğretendir. Zira göğü tedbir eden ve onda bir kandil (güneş) ve parlak bir ay yaratan Azîz ve Cebbar’dır. (Bu ikisi) sürekli olarak kendilerini döndüren bir yörüngede yüzerler. (Bu yörünge) onları bir doğurur, bir batırır. Günleri, ayları ve seneleri bunun üzerine kurmuştur ki bunlar çeşitli işlerin zamanları olan kış, yaz, bahar ve sonbaharın (oluşma) sebepleridir. Bu zamanların aslı, gece ve gündüzün birbiri ardınca gidip gelmesidir.” (Tanıtım Bülteninden) ) |