Kitap Tanıtımı |
Ülkemizin güneyindeki bir sahilde emeklilik günlerini geçiren, keyfine bakan bir general. Albay adında bir papağan. Bahçesine tünemiş kuş sürüsünün içinde peygamberliğini unutmuş söylence kahramanı Süleyman. Ve bir koltuğa oturup bütün bunları anlatan bir hizmetçi.
Kırk, günün birinde generalin yanında hizmetçiliğe başlayan tuhaf, tuhaf olduğu kadar da öfkeli bir adamın hikâyesi. Ne yazık ki bütün yollar onu kaçınılmaz bir zulüm ülkesine çıkarıyor.
Darbeci general, bir gün bir papağan edinmeye karar verir. Kuşa, Albay, adını takar; ancak ne hikmetse evde her şey bir bir kaybolmaya başlamıştır. O kadar ki, generalin yaptığı tablolardan birindeki bir deve bile bir akşam kalkıp gider. Kayboluş, generalin yok olmasına kadar varır. Ancak bütün bu olup bitenler anlatıcıyı hiç ilgilendirmez. O kendi çocukluk günlerine dalmış, çok eskiden duyduğu ancak bir türlü tamamını hatırlayamadığı bir hikâyeyi mırıldanmaya başlamıştır.
Faruk Duman, son yapıtı Kırkla bu kez insan bilincinin varlığa ve yokluğa dair olduğu bir anlatıyla karşımıza çıkıyor. Varlığın evinin dil, dilin evinin de vücut olduğu gerçek bir düş Kırk. Düş ile gerçeği ayırt edemeyen, kendini yanlış anlayan ve olanaksız olanın gerçek kılınabileceğini gözden kaçıran insan bilincinin sırrını ifşa eden varlıkbilgisini sunuyor Kırk bize. Anlamanın dönüşmek, dönüşebilmek olduğunu ima eden, varlığın dönüşümlerinin çokluğunu sezdiren bir yapıt bu; bir yanıyla da insanoğluna varlık olmaklığın tadını tattıran bir yapıt. |