Kitap Tanıtımı |
Ali Balkız önsözde şöyle diyor: Aleviler köyde kalamazlardı. Köy onları yolcu etti, kent de buyur etti. Bu zorunluluktan doğan gönüllü bir yolculuktu. Çünkü iş, eğitim, sağlık, kültür, iletişim, barınma olanakları kentteydi. Ama aynı kent Aleviler açısından tuzaklarla da doluydu. Vahşi kapitalizm bütün ağlarıyla kentteydi zira. Kentte Aleviliklerini yaşayamıyorlar. Dedelerinden, dergâhlarından, cemevlerinden, kutsal mekânlarından, müsahiplerinden koptular. Yalnızlaştılar. Yalnızlaşmaya bir de devletin asimile etme çabaları eklenince iyice poyraza açık hale geldiler. Ya rüzgâr savurup dağıtacaktı onları, ya da birbirlerine sarılıp korunacaklardı. İkinci yolu seçtiler: Örgütlendiler. Dernekler, vakıflar, federasyonlar kurdular. Cemevleri açtılar. Okumaya, yazmaya, konuşmaya, tartışmaya başladılar. Emekçi örgütleriyle buluştular. Güç kattılar onların mücadelesine, güç aldılar. Ellerinde dilekçeler mahkeme kapılarına koştular, hak aradılar. Adlarını istediler, yolları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne kadar uzadı. Ayrımcı, bölücü, yoksayıcı, yokedici politikalardan vazgeçilmesini istediler. Onlar bu yolda yürürken devletin hışmına uğradılar, katliamlara maruz kaldılar. Ayıplandılar, suçlandılar, hakaretlere uğradılar. Tüm bu olanlar sürpriz değildi. Tarihten deneyimliydiler. Dirençliydiler. O denli masum ve insanî ki talepleri: Laiklik ve demokrasi. Bu kitapta, Alevilerin kentteki son dönem maceralarını konu alan; Pir Sultan Abdal Kültür Sanat, Alevilerin Sesi, Serçeşme dergileriyle, Cumhuriyet, Evrensel, Birgün, Radikal gazetelerinde son beş yılda yayınlanmış kimi yazılarımı toplu halde bulacaksınız. Ayrıca; 1960'lı yıllarda Alevilere yönelik bir ilk yayın organı olan Cem Dergisi'nde yayınlanmış öğrencilik yıllarımın iki yazısını da ekledim. Bu iki yazıyı yeniden okuyunca, kendi kendime; "Nereden nereye?" diye sormadan edemiyorum: Evet, oradan buraya. |