Kitap Tanıtımı |
Hey devrimciler! Ne siz ne de biz... Hepimiz kaybettik. Acaba bizim boğazlaşmamız ve cenazelerimiz üzerinden kimler nemalandı, bugün bile o kanlı kavgamızın mirasını tepe tepe kullananlar kimler? Sorumluların cezalandırılmasına rağmen 2 milyon Asena o porno kasetleri hiç affetmedi ve sandıkta öfkesini gösterdi... Herşeyi çok iyi bildiklerini ve hareketin herşeyinin kendilerinden sorulması gerektiğini düşünen, ülküdaşlarını küçük gören ve önemsemeyen, telefonlarına ulaşılamayan, bırakılan mesajlara dönmeyen, narsist ve megoloman sözde ülkü beylerden ve devlerinden bıktım. Kibirlerinden ve tafralarından yanlarına yaklaşılmayan, her daim kulaklarından inmeyen cep telefonlarıyla sanki çok önemli ve gizli işler takip ediyormuş gibi esrarlı çalımlarla dolaşan eski teşkilat yöneticisi ağabeylerden, sevgi ve saygı bağlarının tamamen yok olmanın sınırına gelmesinden, kimsenin kimseyi sevmemesinden bıktım. Mücadelenini tarihine, toprağa verdikleri dava arkdaşlarının hatıralarına saygılı, hiçbir dünyevi beklenti ve hesap peşnde olmayan ama umutları artık tükenmeye başlamış, kafaları karmakarışık olmuş yüz binlerce ülkücü... Son Bozkurtlar, son samuraylar... İçine düşülen kimlik bunalımından, hedef ve söylemlerdeki ciddi sapmalardan ve muğlaklıktan bahsetmiyorum bile... Gittike büyüyen ahlaki erozyondan, yıllardır tutulmayan ve tutulmayacağuı anlaşılan gerçek bir yemin metninin hala okutulmasından, verile sözleri tutmama edepsizliğinin bir kanser gibi yaygınlaşıp harekete yerleşmesinden, ülkücülüğü maske yaparak şahsi menfaat elde etmek isteyen, bunun için ülküdaşlarına yalanlar söyleyerek, onları kandırıp dolandırarak köşeyi dönmeye çalışna halaksızlardan, yozlaşmadan, çürümeden bıktım. Hatta kendi yozlaşmalarımdan, kendi çürümelerimden ve mükemmel bir ülkücü olamayaşımdan bile bıktım. |