Kitap Tanıtımı |
Bir yetmiş boyunca, beyaz tenli, iri yapılı, hafifçe çukura kaçan masmavi gözleri olan çınarın yanındaydım. Yaşlı çınarın gülümseyen gözleri, tatlı bakışları insanın içini ısıtmaya yetiyordu. Aramızda oldukça yaş farkı olduğu halde onunla çok iyi anlaşıyorduk. Bu piri fani adam dedemden başkası değildi. Fazla gür olmayan sakalının uç kısmıyla, sağ elinin parmak uçlarıyla bir süre oynadıktan sonra başladı anlatmaya: Hz. Ali, Medine’nin dar sokaklarında sessiz adımlarla yürüyordu. Hafif bir rüzgâr esiyordu. Rüzgârın etkisiyle hurma ağaçlarının yaprakları hışırdamaya başladı. Buradaki evlerin çoğu topraktan yapılmıştı. Toprağın mis gibi kokan kokusu insanın içinde tarifi imkânsız bir etki bırakıyordu. Aslında bu çok da garip bir duygu değildi. İnsanın özü topraktan yaratılmıştı. Toprağa özlem duyulması da garip bir olay değildi. Hz. Ali, yürümeye devam ederken çok garip bir olayla karşı karşıya kaldı. (Tanıtım Bülteninden) ) |