Kitap Tanıtımı |
"Belki de Alzheimer koşullarının etkisini en korkunç biçimde yaşayanlar, kimliklerine sımsıkı yapışıp bırakmayanlardır. Iris´deki kimlik duyumu eksikliği, onu, kafasını dolduran boşluk dünyasına yumuşacık kaydırıvermiş gibi geliyor bana..."
-John Bayley-
"Ben Iris Murdoch." Bunu söyleyecek en son kişidir herhalde Iris Murdoch. Onun için, insanın kim olduğu sorusu bir bilmeceden öte, saçmalıktır. İnsan bilinci, sürekli bir "kendinden kaçıştır" çünkü. Ben derken ben değildir.
O halde bir insana kendini duyumsatan, kimlik ihtiyacı duyuran nedir? Anımsayış diyebilir miyiz buna? Yapıp edilenler, verilen sözler, yazılıp çizilenler... Iris´in meydan okuduğu, insana "ben" dedirten bu anımsayıştır aslında. Peki, böyle bir düşünür için Alzheimer bir hastalık mıdır, yoksa bir ilaç mı? Kim bilir?
John Bayley, 1999 yılında kaybettiği karısını, onun yerine anımsıyor... kendi bilincinde, kendi sözcükleriyle. Tek başına sahip çıkıyor, hastalığın pençesinde yok olan o mutlu geçmişe. Peki neden? Bayley´in bir zamanlar Iris´e söylediği gibi, insan anımsamak zorundadır, hele ki seviyorsa, sevdiğiyle var olmak istiyorsa.
Iris´e Ağıt, sevgisine, sevdiğine dört elle sarılan bir insanın / kocanın / yazarın gayretini; o iç burkan hüzünlü sesini duyuruyor bizlere.
(Arka Kapak) |