Kitap Tanıtımı |
"Gençken, güzelken, karnımız aşağıya dümdüz inerken, sevinçler, üzüntüler, varoluşumuz ve gece yatağımızda düşündüğümüz şeyler sonsuza dek sürecek zannederken, müzik çalarken, müzik hiç susmazken, plağın bir yüzü bittiğinde öbür yüzünü çevirmeye koşarak giderken, gece eve dönüp "Gece ve Müzik" programının son şarkısını dinleyebilmek için farları söndürüp arabanın içinde, park yerinde beklerken... genç, güzel ve karnı aşağıya dümdüz inenler için yazdığım, arabayı kilitleyip eve girerken hatırlamalarını istediğim şiirler." İlk Kan ve Köpüklü Bir Kan, Bir Duman ilk kez bir arada.
Tadımlık
MEKTUP
Gelip bana aşklardan söz ediyorlar
Aşkların seçilen hatıralarından
Mektup beklemenin uzayından bakıyorlar
Kıskanmanın klasik huzurundan
Bir isim bulamadan sana
Sanatkâr bir yaz daha geçti sevgilim
Sıcaklar teorimin baş oyuncuları
Besbelli inanıyorsun bir şeyler kaldığına
Perdeyi daha kapatamadık sevgilim
Bitmemiş biyografilerin tüccar akşamına
Yazlar bitecek bana aşklardan bahsedecekler
Her şey bitmiş gibi bir kışa başlayacaklar
Bizse görmedik birbirimizi daha
Sürece inanarak sevgilim
Gelecek yaza da beraberiz
Tarihte adını arayarak bir bünyenin
Biten bir yazın teorisiyle sevgilim
Gözlerinden amansız bir hasretle öperim
PASOLININİN KÜLLERİ
Akşam ölüme verdi elini
Pasolini
Bir hayat nasıl yaşanır
Neye göredir ilkeleri
Kim yakalamış duyuların birliğini
Akşam ölüme verdi elini
Pasolini
Bir masalın hayatında
Bir hayatın masalı gibi bitti
Homoseksüel monarşi
Hapiste yalnız tarihe güvenir kişi
Gramsci
Duvarların ömre hükmettiği yerde
Hayatın yeniden üretilişi
Görünmez eli
Alınmaz nesnesi
Özgürlük boyutunda zorunlukların
Ne karşıtlıkları var şu İtalyanın
Bir denklemde iki parametre
Biri Pasolini öbürü Gramsci
Hapishane Defterlerinde Gramscinin Külleri
Akşam ölüme verdi elini
Öldü Pasolini
Kaçak bir serf gibiydi ölüm
Feodal loncasında karanlığın
Varolmak ne kadar zordu
Nesnesinde İtalyanın
YOL ÇİÇEKLERİ
İşte yolculuk kuralı:olmayanı git yaşa
Gözlerinde neler var Oğuz
Her gemi bir eylem yavrusu seç bir yol
Gözlerin yıldız falcısı Oğuz
Serüvenlerden bilinir gerçeklik duygusu
Kendi kendine kalma Oğuz
Bir başka zamanda bir başka hayat
İkisini birbirine bağla Oğuz
Küçük beyaz çiçekleri uğruna düşüncenin
Büyük dağlar aşacağız Oğuz
Bir avize gibi ışırsa eğer gökyüzünde renkleri
Bulunur yol çiçekleri Oğuz
Hiçbir gemi kalkmıyor yaşanılmak istenene
Yine de bin git sen Oğuz
Büyük bir serüveni düşleyebilenler yaşar ancak
Bak ve unutma
Anlatmaya dön gel Oğuz
POYRAZIN ÖLÜMÜ
Bir düşün ortasında bir cümle
İkilem vardı hayatın sınırlarında
Bu mevsim bu cümleyle kilitli
Durmadan esen deli bir poyraz gibi
ha durdu ha duracak
Bu mevsime adını veren kim
Rüzgâr mı düş mü gerçek mi
Bir kentin bozkırında yaz mevsimi
Tropikal bedeninden fışkıran yanardağlar
hülyalı bir iklim demem o ki
Eklentilerle bütünlenerek darda kaldıkça
aşkınlıkla bakıyorum geçen her anıma
Nasıl diyeyim sanki bir boşlukta
Düşler gerçek boyutlarında
Bu cümlenin ardındaki neydi
imdi öldü mü poyraz ölmedi mi
Belki vaktinde bitmesidir
Düşleri gerçek kılan
Çünkü yalnız poyraz değil
Bozkıra bağlanıp parçalanan
SONBAHARIN SAHİBİ
Denizin ikiye bölündüğü yerde rüzgârın gölgesiyim
Gri bir mekânda s ö zden öte bir dil var
U y d u r u l m u ş gerçeklerle çözmek istediğim
(Kayalar griydi griydi deniz gökyüzü gri)
Geniş bir bölgesinde görünmez bir yerin
Bilinmez bir a nında uydurduğum gerçeklerin
Yaşamak ama nerde hangi şartlarda neyi
(Kayalar griydi griydi deniz gökyüzü gri)
Denizin ikiye bölündüğü yerde rüzgârın gölgesi
Kolayca kırılıp ufalanan derinliklerde
Sonbahar bulunmamış bir dilin öte-ülkesi
(Kayalar griydi griydi deniz gökyüzü gri)
Ne kelimeler ne cümleler ne de sözdizimi
Yalnızlığını aşmak gerek s ö y l e m enin
Baktım anladım gerçek olsun dedim bu mevsim
Gri bir deniz gri gökyüzü ve yağmur sürekli
Artık sonbaharın sahibi benim nitekim
AKLIMIN BUZULLARI
Susarlar,
sustular mı konuşmazlar bir daha.
Ses, yırtıcı bir hayvan olur, dağından iner,
vurur pençesini üzerlerine. O yüzden
Kırgındırlar,
yorulmuş düşüncenin ağrılarından.
Güneşin ışığını ararlar, öyle sıradan,
herkesi ısıtan, ama bulamazlar. Artık ondan
Çay içerler.
çay saatleri durma saatleridir.
Bir yazı sayfasının kenarında düşünürler:
düşünmek durarak damıtmak mıdır? Kımıldamadan
Bir şehirde yaşarlar,
şeytanın evinde kiracıdırlar.
Düşlerinden çözülen ince dekorda,
bir başka dünyaya bakar gözleri. Vakti gelince
Severler,
ateşli bir silah patlar sevince, ses vurulur.
Yazlık elbiseler giyerler, bürünüp beyazlara
şeytanın bir adım önünde dans ederler. Belki şimdi
O başka dünyada hâlâ. |