İlk Kan.
ISBN 9789753638333
Yayınevi Yapı Kredi Yayınları
Yazarlar Ahmet Güntan (author)
Kitap Tanıtımı "Gençken, güzelken, karnımız aşağıya dümdüz inerken, sevinçler, üzüntüler, varoluşumuz ve gece yatağımızda düşündüğümüz şeyler sonsuza dek sürecek zannederken, müzik çalarken, müzik hiç susmazken, plağın bir yüzü bittiğinde öbür yüzünü çevirmeye koşarak giderken, gece eve dönüp "Gece ve Müzik" programının son şarkısını dinleyebilmek için farları söndürüp arabanın içinde, park yerinde beklerken... genç, güzel ve karnı aşağıya dümdüz inenler için yazdığım, arabayı kilitleyip eve girerken hatırlamalarını istediğim şiirler." İlk Kan ve Köpüklü Bir Kan, Bir Duman ilk kez bir arada. Tadımlık MEKTUP Gelip bana aşklardan söz ediyorlar Aşkların seçilen hatıralarından Mektup beklemenin uzayından bakıyorlar Kıskanmanın klasik huzurundan Bir isim bulamadan sana Sanatkâr bir yaz daha geçti sevgilim Sıcaklar teorimin baş oyuncuları Besbelli inanıyorsun bir şeyler kaldığına Perdeyi daha kapatamadık sevgilim Bitmemiş biyografilerin tüccar akşamına Yazlar bitecek bana aşklardan bahsedecekler Her şey bitmiş gibi bir kışa başlayacaklar Bizse görmedik birbirimizi daha Sürece inanarak sevgilim Gelecek yaza da beraberiz Tarihte adını arayarak bir bünyenin Biten bir yazın teorisiyle sevgilim Gözlerinden amansız bir hasretle öperim PASOLININİN KÜLLERİ Akşam ölüme verdi elini Pasolini Bir hayat nasıl yaşanır Neye göredir ilkeleri Kim yakalamış duyuların birliğini Akşam ölüme verdi elini Pasolini Bir masalın hayatında Bir hayatın masalı gibi bitti Homoseksüel monarşi Hapiste yalnız tarihe güvenir kişi Gramsci Duvarların ömre hükmettiği yerde Hayatın yeniden üretilişi Görünmez eli Alınmaz nesnesi Özgürlük boyutunda zorunlukların Ne karşıtlıkları var şu İtalyanın Bir denklemde iki parametre Biri Pasolini öbürü Gramsci Hapishane Defterlerinde Gramscinin Külleri Akşam ölüme verdi elini Öldü Pasolini Kaçak bir serf gibiydi ölüm Feodal loncasında karanlığın Varolmak ne kadar zordu Nesnesinde İtalyanın YOL ÇİÇEKLERİ İşte yolculuk kuralı:olmayanı git yaşa Gözlerinde neler var Oğuz Her gemi bir eylem yavrusu seç bir yol Gözlerin yıldız falcısı Oğuz Serüvenlerden bilinir gerçeklik duygusu Kendi kendine kalma Oğuz Bir başka zamanda bir başka hayat İkisini birbirine bağla Oğuz Küçük beyaz çiçekleri uğruna düşüncenin Büyük dağlar aşacağız Oğuz Bir avize gibi ışırsa eğer gökyüzünde renkleri Bulunur yol çiçekleri Oğuz Hiçbir gemi kalkmıyor yaşanılmak istenene Yine de bin git sen Oğuz Büyük bir serüveni düşleyebilenler yaşar ancak Bak ve unutma Anlatmaya dön gel Oğuz POYRAZIN ÖLÜMÜ Bir düşün ortasında bir cümle İkilem vardı hayatın sınırlarında Bu mevsim bu cümleyle kilitli Durmadan esen deli bir poyraz gibi ha durdu ha duracak Bu mevsime adını veren kim Rüzgâr mı düş mü gerçek mi Bir kentin bozkırında yaz mevsimi Tropikal bedeninden fışkıran yanardağlar hülyalı bir iklim demem o ki Eklentilerle bütünlenerek darda kaldıkça aşkınlıkla bakıyorum geçen her anıma Nasıl diyeyim sanki bir boşlukta Düşler gerçek boyutlarında Bu cümlenin ardındaki neydi imdi öldü mü poyraz ölmedi mi Belki vaktinde bitmesidir Düşleri gerçek kılan Çünkü yalnız poyraz değil Bozkıra bağlanıp parçalanan SONBAHARIN SAHİBİ Denizin ikiye bölündüğü yerde rüzgârın gölgesiyim Gri bir mekânda s ö zden öte bir dil var U y d u r u l m u ş gerçeklerle çözmek istediğim (Kayalar griydi griydi deniz gökyüzü gri) Geniş bir bölgesinde görünmez bir yerin Bilinmez bir a nında uydurduğum gerçeklerin Yaşamak ama nerde hangi şartlarda neyi (Kayalar griydi griydi deniz gökyüzü gri) Denizin ikiye bölündüğü yerde rüzgârın gölgesi Kolayca kırılıp ufalanan derinliklerde Sonbahar bulunmamış bir dilin öte-ülkesi (Kayalar griydi griydi deniz gökyüzü gri) Ne kelimeler ne cümleler ne de sözdizimi Yalnızlığını aşmak gerek s ö y l e m enin Baktım anladım gerçek olsun dedim bu mevsim Gri bir deniz gri gökyüzü ve yağmur sürekli Artık sonbaharın sahibi benim nitekim AKLIMIN BUZULLARI Susarlar, sustular mı konuşmazlar bir daha. Ses, yırtıcı bir hayvan olur, dağından iner, vurur pençesini üzerlerine. O yüzden Kırgındırlar, yorulmuş düşüncenin ağrılarından. Güneşin ışığını ararlar, öyle sıradan, herkesi ısıtan, ama bulamazlar. Artık ondan Çay içerler. çay saatleri durma saatleridir. Bir yazı sayfasının kenarında düşünürler: düşünmek durarak damıtmak mıdır? Kımıldamadan Bir şehirde yaşarlar, şeytanın evinde kiracıdırlar. Düşlerinden çözülen ince dekorda, bir başka dünyaya bakar gözleri. Vakti gelince Severler, ateşli bir silah patlar sevince, ses vurulur. Yazlık elbiseler giyerler, bürünüp beyazlara şeytanın bir adım önünde dans ederler. Belki şimdi O başka dünyada hâlâ.