Kitap Tanıtımı |
Ahmet Kaya'nin 1957 sonbaharinda dogdugu sartlar düsünüldügünde, ömrünün çogunu sonbaharlarla geçirecegini tahmin etmekpek de güç degildi aslinda.
Ne kumas fabrikasinda isçi olarak çalisan babasinin dünyayi degistirmek gibi bir iddiasi vardi ne de dogdugu sehir Malatya'nin ve ailenin kirk metrekarelik evinin dünyanin güzelliklerini rahatça görebilecekleri bir penceresi.
Belki doganin hertürlü nimetiyle onurlandirdigi topraklardi dogdugu topraklar; ama dünyanin o yöresinde görülebilecek pek bir güzellik yoktu o yillarda.
Ikinci Dünya Savasi'nin iyiden iyiye yoksullastirdigi Türkiye, küçük Ahmet'in dogumundan üç yil sonra cumhuriyetin ilk büyük askeri darbesine sahit olacak, idam sehpalarinda basbakanlarini, bakanlarini görecekti. Otuz dört yillik genç cumhuriyet, çok büyük acilara gebeydi.
Binlerce yildir din ugruna, altin ugruna ve hatta bazen bir kadin ugruna onlarca irktan milyonlarca insanin kaninin döküldügü Anadolu topraklarinin acisi dinmeyecekti kim bilir kaç yil daha. |