Kitap Tanıtımı |
Eskiçağ tarihi, arkeoloji, antropoloji ve antik filoloji hem öğrenciler hem de halkımızca pek bilinmemekte, bilinse de sevilmemektedir. Hatta halkımızın çoğunda bu alanlara karşı hemen hemen hiçbir ilgi uyandıramadık ne yazık ki. Dahası eskiçağ ilimleri kapsamında bu alanların belirlenen amaç veya hedeflere ulaşmaya yönelik karar ve eylemler bütünü oluşturacak politikalarını dahi şu ana kadar belirleyebilmiş değiliz.
Bugünkü toplumumuz ile 'Eski Anadolu' halklarının kültürel açılardan aslında pek bir farkının olmadığını sürekli olarak dile getirip gündemde tutmamız gerekmektedir kanaatimce. Mesela çeyiz, başlık parası, iç güveyi geleneğinin eskiçağ Anadolu uluslarından miras olan sadece birkaç örnek olduğunun, ancak binlerce kültürün bugünkü Anadolu halkınca devam ettirildiğinin vurgulanması ve belletilmesiyle başlamak gerekiyor belki de.
Evet, bugün moda tabirle 'Hititler' ama Türk halkının hafızasında yer ettiği şekliyle 'Etiler', dil yapıları bakımından Hint-Avrupa grubundan; ama kültürel açıdan Anadolulu? Yani onlar birer 'Anadolu çocuğu'... Dolayısıyla Hititleri anlamak ve anlamlandırmak bu toprağın kültürünü bilmek, özümsemek ve yaşamaktan geçiyor.
Arkeolojinin ilk yıllarında medeniyetin kökleri, Yunan uygarlığında arandı. Ama böyle olmadığı ve Yunan medeniyetin köklerinin de 'Doğu'ya uzandığı anlaşıldı çok geçmeden. Bu bağlamda bin yıllardır bu toprakların kültürüyle yoğrulup pişirerek medeniyetimize, kendimize özgü bir 'ruh' verdiğimiz daha önceki kültürü, Doğu'dan Batı'ya doğru da yönlendirerek bugünkü Batı dünyasının kültürünün bazı temel taşlarının oluşturulmasındaki katkıdan dolayı diyebiliriz ki, 'Anadolulu olmak bir ayrıcalıktır.' Evet, gerçekten 'Anadolulu olmak bir ayrıcalıktır.' |