Kitap Tanıtımı |
Fundamentalizm, bir tek dine ya da inanç sistemine özgü bir özellik değildir. Aksine her dinde fundamentalizm söz konusu olabilir. Bu çerçevede, soğuk savaş döneminin ardından kurulduğu söylenen "Yeni Dünya Düzeni"nde Batı merkezli bazı çevrelerin fundamentalizmi İslam´la özdeşleştirme çabaları yanıltıcıdır. Zira, gereke İbrani geleneğini benimseyen Hıristiyanlık, Yahudilik ve İslam´da Gerek Sih ve Hindu gibi İbrani olmayan dinlerde söz konusu hareketler hemen aynı şiddet ve oranda gözlenebilir.
Soğuk savaş sonrasında İslam´ı fundamentalizmle özdeşleştirme çabaları uluslararası siyasi ortamın yönlendirdiği konjoktürel bir durum oldu. Zira, Sovyetler Birliğinin Var olduğu dönemde komünizm en büyük tehdit olarak algılanırken, Birliğin yıkılması sonrasında İslam ötekileştirilmek suretiyle Deccal ilan edildi.
Fundamentalizmin Yahudilere yaklaşımı da dikkat çekici bir görünüm arz ediyor. Yahudileri en iyi dost, Müslümanları ise en büyük düşman olarak niteleyen son dönem fundamentalistleri, bu düşüncelerini İsrail - Filistin ekseninde somutlaştırdılar. Soğuk savaşın bitiminden sonra Hıristiyan eskatolojisi üzerindeki en büyük engelin Müslümanlar olduğuna dikkat çeken fundamentalistler, Yahudilerin İsrail´e yerleşimine büyük destek verdiler ve daha da ötesi maddi kaynak sağladılar.
Yahudilere topyekûn destek sağlama şeklinde kendini gösteren fundamentalist yaklaşım ile Amerika Birleşik Devletleri´nin İsrail politikasının birbiriyle neredeyse birebir örtüşmesi dikkat çekicidir.
Elinizdeki bu kitap, Amerika´daki Hıristiyan fundamentalizmi örneği çerçevesinde fundamentalizmi tüm yönleriyle ve özellikleriyle ele alıyor. |