Kitap Tanıtımı |
Milo çok sıkılan bir çocuk. Vaktini nasıl geçireceğini bilmiyor. Ama postadan gelen esrarengiz bir otoyol gişesi bütün hayatını değiştirecek. Gişe'den Beklentiler'in ötesine geçer geçmez Milo'nun hayatı o kadar değişecek ki sıkılmaya bile vakti olmayacak.
1961'den beri pek çok dile çevrilen Hayalet Gişe'yi siz de okuyun: Atlayın Milo'nun arabasına, Sözcükkent, Sayıkent ve öteki tuhaf diyarlardaki akıl almaz serüvenlerinde ona eşlik edin.
(Tanıtım Yazısından)
Tadımlık
1. Milo
Bir zamanlar, Milo adında, vaktini nasıl geçireceğini bilmeyen bir çocuk vardı üstelik arada bir de değil, o her zaman böyleydi. Okuldayken dışarılarda olmaya özenir, dışarıdayken de okulda olmayı özlerdi. Bir yere giderken dönüp eve gitmeyi, eve dönerken de başka bir yere gitmeyi geçirirdi aklından. Nerede olursa olsun o sırada başka bir yerde olmayı diler, dileği yerine gelince, bu sefer de, ne diye bunca zahmete girdiğini düşünüp hayıflanırdı. Hiçbir şey ilgisini çekmiyordu sizin anlayacağınız hatta çekmesi beklenenler bile.
Bana öyle geliyor ki, bütün bunlar vakit kaybından başka bir şey değil, diye söyleniyordu bir gün, üzgün üzgün eve doğru yürürken. Hiçbir işe yaramayan bütün o problemleri çözmeyi öğrenmek neden bu kadar önemli, bir türlü anlamıyorum doğrusu; şalgamı şalgamdan çıkarmanın, Etiyopyanın nerede olduğunu bilmenin ya da Şubat sözcüğünün nasıl yazılacağını bilmenin ne yararı var ki? Dahası, kimsecikler kalkıp da işin aslında düşündüğü gibi olmadığını açıklama zahmetine girmediğinden, o da haliyle bilgi edinmeyi vakit harcamaktan başka bir işe yaramayan, dünyanın en boş uğraşı olarak görmeye devam ediyordu.
Aklında bu kederli düşünceler, hızlı adımlarla yoluna devam ederken (çünkü o zaten gittiği yerde olmayı hiçbir zaman önceden arzulamadığı için, oraya bir an önce varıp kurtulmak isterdi bu durumdan), bir yandan da, şu koskoca dünyanın nasıl olup da bazen böyle minicik ve bomboş görünebildiğine şaşıyordu.
Kederli bir şekilde, En kötüsü de, diye söyleniyordu kendi kendine, ne yapmayı istediğim bir şey var, ne de gitmeyi istediğim bir yer, görmeye değecek bir şey de yok üstelik. Bu son sözlerinin üzerine öyle derin bir iç geçirdi ki, o sırada yakınlarda şakımakta olan bir serçe bile birdenbire susarak, telaşla evine, ailesinin yanına uçtu.
Milo durup sağına soluna bile bakmadan, caddenin kenarına sıralanmış binaların ve kalabalık dükkânların önünden hızla yürüdü, eve varması birkaç dakika bile sürmedi apartman girişini rüzgâr gibi geçti kendini asansöre attı iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz demeye kalmadan tekrar indi evin kapısını açtı kendini hemen odasına attı ve keder içinde bir iskemleye çöküverdi, bir yandan da kendi kendine söyleniyordu, Al sana uzun bir öğleden sonra daha.
Sahip olduğu bütün o şeylere somurtarak baktı. Zahmet gibi gördüğü için okumaya yüksündüğü bütün o kitaplar, nasıl kullanılacağını asla öğrenmediği onca araç gereç, aylardır yoksa yıllar mı olmuştu? bir kez bile sürmediği minik bir elektrikli otomobil, yüzlerce oyun takımı, oyuncak, beyzbol topları, sopalar ve daha irili ufaklı bir yığın ıvır zıvırla doluydu oda. Derken, odanın bir tarafında, tam gramofonun yanında durmakta olan, daha önce hiç mi hiç görmediği bir şeye takıldı gözü.
Böylesine büyük ve bir o kadar da tuhaf görünümlü bu paketi oraya kim bırakmış olabilirdi ki? Tuhaftı, çünkü bir kere tam olarak dört köşeli olmadığı gibi, kesinlikle yuvarlak da değildi; boy bos bakımından ise, bugüne dek gördüğü daha ufak boyutlardaki bütün o koskoca paketlerden çok daha büyüktü.
Paketin kenarına iliştirilmiş parlak mavi zarfın üzerinde yalnızca şu sözler vardı: PEK ÇOK VAKTİ OLAN MİLO İÇİN.
Sizin de böyle beklenmedik bir paket almışlığınız varsa, Milonun nasıl şaşırıp heyecanlandığını herhalde tahmin edersiniz; ama eğer almadıysanız, siz siz olun gözünüzü kulağınızı bizden ayırmayın, çünkü olur a, belki bir gün size de geleceği tutar.
Doğum günüm de değil ki, diye şaşırdı Milo, üstelik Noele de daha aylar var, hem ayrıca okulda olağanüstü bir başarı falan da göstermiş değilim, hatta iyi olduğum bile söylenemez. (Bunu sonunda kendisine de itiraf etmek zorunda kalmıştı işte.) Hoşuma gidecek bir şey değildir herhalde, ama nereden geldiğini bilmiyorum ki, onu geri göndereyim. Konuyu uzunca bir süre kafasında evirip çevirdikten sonra, zarfı alıp açtı, ama sırf kabalık etmiş olmamak içindi bu.
TURNİKELİ HAKİKİ OTOYOL GİŞESİ, diye yazıyordu zarfta sonra da şöyle diyordu:
EVDE KOLAYLIKLA KURULABİLİR, DAHA ÖNCE ÖTE DİYARLARA HİÇ GİTMEMİŞ OLANLAR İÇİNDİR. |