Kitap Tanıtımı |
Bir akşamüstü iş çıkışında tanıştık Erol Demirle. İstanbulun belki de son en güzel yıllarını yaşamış kitaplarda filmlerde görüp bir türlü rastlayamadığımız gerçek bir İstanbul Beyefendisi duruyordu karşımda. Konuştuk dertleştik yaz dıklarındaki samimiyeti sözleriyle de yansıtıyordu. O kadar kibardı ki insanın eli ayağı dolaşıyordu onu dinlerken.
İstanbulu o yitip giden değerleri semtlerinin bile değişiklik gösteren tavırlarını göç dalgalarıyla bazı şeylerin de merkezinden kopup gittiğini ve çoğu insani duyguların kaybolmasının acısını anlatıyordu gözleri. Bir yandan da hicvin en güzel örneklerini duyuyordunuz söylediklerinde yazdıklarında.
Erol Demir ikinci kitabıyla yine hayatı anlatıyor. Esprili bir dille ve yalın bir üslupla. Onun anlattıkları mı hikayedir yoksa gerçekleri mi hikaye eder karıştırabilirsiniz ama dersler çıkarmanız da gayet normaldir. Satır aralarına işlediği yan lışlıklar ve mizahi bir dille yaptığı eleştiriler değerlerin kaybolmasının ne derece hüzün verdiğini de gözler önüne serer.
Çok yaşamış güzel yaşamış özlediğimiz duyguları kendisinde toplayabilmiş bu güzel insanın yaşadıklarından yola çıkarak anlattıklarını okudukça içiniz ısınacak. Kitabı bitirdiğinizde sanki bir müze ziyaretinin sonuna gelmişsiniz gibi bir duyguya kapılacaksınız. |