Kitap Tanıtımı |
Yıllardan sonra hapisten çıkan genç adamlardan biri, "dışarıya" göre "hücresinin daha iyi olduğunu" söylüyor, bir başkası, "sanki her şey düşman, ama ortada düşman yok," diyordu. Büyük umutlarla üniversiteye giren bir genç kızın, "boğazında bir hıçkırık var"dı "ama tam olarak anlatamıyor"du. Bir başka üniversiteliye göre "bu üniversite ortamı normalse kendi gibiler şizofren çocuklar"dı. Diyarbakır`da bir öğretmen, "devlet bizim üzerimizi kırmızı kalemle çizmiş," diye yakınıyordu. Ailesini silahlı çatışmadan koruyabilmek için pencerelerine duvar ören Cizreli bakkalın açıklaması, "Güneş bizim neyimize!" idi. Şırnak`ta bir öğretmen yaşadığı o felaket gecesinin ardından aklını oynatmış, "Yaşasın Türk ordusu!" diye haykırarak sokağa fırlamıştı. Cizre`de, henüz bir erkek arkadaşıyla bir akşamüstü parkında el ele oturmamış bir genç kız, dağlara çıkıp gerilla olmaktan söz ediyordu o saklayamadığı hüznüyle.
Bir şair, "Duygularımız meydanı kuşatması altında," diye şikayet ediyrdu. "Bir süre sonra hiçbir şey hissetmez hale gelebiliriz."
Ve kalplerimizdeki, şehirlerimizdeki haritalar ne acı ki durmadan yırtılıyordu... Haritaların yırtılan yerinde, o karanlık ve umutsuz ormanda küçük ve çaresiz çocuk bir an önce kurtarılmayı bekliyordu. Bekliyor... |